1947’den bu yana çözülemeyen Keşmir meselesi, Hindistan ve Pakistan’ı bir kez daha savaşın eşiğine getirdi. İki nükleer güç arasında yaşanan gerilim, bu kez diplomatik ve ekonomik bağların tamamen kopmasıyla sonuçlandı.
Keşmir: Bitmeyen Anlaşmazlığın Merkezi
Hindistan ile Pakistan arasındaki savaşların temelinde, 1947 yılında İngiltere’nin Hindistan’dan çekilmesiyle birlikte ortaya çıkan Keşmir sorunu yatıyor. Bugün de gündemden düşmeyen bu tartışmalı bölge, nüfusunun yaklaşık %90’ı Müslüman olan, verimli topraklara ve stratejik yer altı kaynaklarına sahip bir coğrafya.
Pakistan, dini ve coğrafi nedenlerle Keşmir’in kendi topraklarına katılmasını isterken; Hindistan ise bölgeyi hem tarihi hem de hukuki açıdan kendi parçası olarak görüyor. Keşmir’in kaderi, dönemin yöneticisi Maharaja Hari Singh’in Hindistan’a katılmayı seçmesiyle belirlenmişti. Bu karar, 1947-1948 Birinci Keşmir Savaşı'na neden oldu ve bölge fiilen ikiye ayrıldı.
Birleşmiş Milletler, bu ayrılığı halk oylamasıyla çözmeyi önerse de Hindistan bu öneriyi reddetti. Bu durum, gerilimin tırmanmasına ve 1965 ile 1999’da iki büyük savaşın daha patlak vermesine yol açtı.
Terör Saldırısı Gerilimi Tetikledi
2025 yılına gelindiğinde Keşmir meselesi yeniden sıcak çatışmaya döndü. Hindistan, ülke içindeki büyük bir terör saldırısını, Pakistan merkezli “Direniş Cephesi” adlı örgüte bağladı. Bu gelişme üzerine Hindistan, 1960 yılında imzalanan ve hayati öneme sahip olan İndus Suları Anlaşmasını askıya aldı. Bu hamle, iki ülke arasındaki diplomatik bağların tamamen kopmasına neden oldu.
Pakistan hükümeti, Hindistan’ın bu kararını “savaş sebebi” olarak değerlendirdi. Böylece taraflar, dördüncü kez sıcak çatışma ortamına girmiş oldu.
Askeri Güç Dengesi: Hindistan Üstünlüğünü Korumaya Devam Ediyor
Askeri açıdan bakıldığında Hindistan, gerek deniz gücü gerek hava gücü gerekse toplam asker sayısı açısından Pakistan’a karşı belirgin bir üstünlük sağlıyor. İşte iki ülkenin 2025 yılı itibarıyla güncel askeri kapasiteleri:
Askerî Unsur | Hindistan | Pakistan |
---|---|---|
Aktif Asker Sayısı | ~1.455.550 | ~660.000 |
Yedek Asker Sayısı | ~1.155.000 | ~550.000 |
Tank Sayısı | ~4.200 | ~2.500 |
Savaş Uçağı Sayısı | ~2.080 | ~498 |
Donanma Toplam Gemisi | 293 | 121 |
– Destroyer | 13 | 0 |
– Firkateyn | 14 | 9 |
– Korvet | 18 | 9 |
– Denizaltı | 18 | 8 |
– Uçak Gemisi | 2 | 0 |
Nükleer Savaş Başlığı Sayısı | ~164 | ~170 |
Nükleer Denizaltı Kapasitesi | Var | Yok (sınırlı) |
Denizden Balistik Füze Atışı | Mevcut | Sınırlı veya yok |
Nükleer Doktrin | İlk kullanmama | Tam spektrumlu caydırıcılık |
Nükleer Tehdit: Dengede Caydırıcılık
Her iki ülke de nükleer silahlara sahip durumda. Hindistan, "ilk kullanmama" doktrinini benimseyerek nükleer silahları sadece savunma amaçlı kullanacağını belirtmiş olsa da, denizden balistik füze atma kabiliyetini geliştirmiş olması bu doktrini pratikte tartışmalı hale getiriyor.
Pakistan ise “Tam Spektrumlu Caydırıcılık” stratejisiyle hem stratejik hem taktik nükleer silahları barındıran geniş bir caydırıcılık politikası izliyor. Bu strateji, Pakistan’ın konvansiyonel askeri alandaki zayıflığını nükleer tehdit ile dengelemeyi amaçlıyor.