Haziran 2024'ten itibaren başlayan dezenflasyon sürecinin istikrarlı şekilde sürdüğünü belirten Karahan, özellikle hizmet ve mal enflasyonundaki düşüşün dikkat çekici olduğunu ifade etti. Karahan, “Uyguladığımız politikalarla birlikte iç talepteki dengelenme enflasyonun gerilemesine katkı sağladı. Enflasyon beklentileri aşağı yönlü eğilim gösteriyor. Para politikasında kararlı duruşumuzu sürdürerek bu sürecin devamlılığını sağlayacağız” dedi.
Karahan, konuşmasında küresel jeopolitik riskler, ticaret politikalarındaki belirsizlikler ve finansal piyasalardaki oynaklıkların, dünya ekonomisi üzerinde aşağı yönlü baskı yarattığını söyledi. Bu koşulların gelişmekte olan ülkelerde makrofinansal kırılganlıkları artırdığını vurgulayan Karahan, "Yatırımlar erteleniyor, tüketim daralıyor, ihracat odaklı ekonomiler büyüme baskısı altında kalıyor. Sermaye, daha güvenli piyasalara yöneliyor" açıklamasında bulundu.
karahan: 2022-2023 sonrası gelişmekte olan ülkelerde etkiler daha ağır hissedildi
Küresel enflasyonda yaşanan artışın ardından, gelişmekte olan ülkelerdeki beklentilerin daha fazla bozulduğunu ifade eden Karahan, bu ülkelerde dış şokların fiyatlara geçişkenliğinin daha yüksek olduğunu, borçluluğun ise önemli bir kırılganlık oluşturduğunu dile getirdi. “Fiyat ve finansal istikrar, sadece büyümedeki geçici yavaşlamayla sınırlı kalmıyor, kalıcı etkiler de yaratabiliyor” dedi.
Merkez bankalarının, özellikle belirsizlik dönemlerinde politika faizini tamamlayıcı araçlar kullandığını belirten Karahan, bu araçları iki ana grupta topladı: Döviz müdahaleleri ve makro ihtiyati önlemler. Özellikle 2008-2009 krizinden sonra bu uygulamaların daha fazla öne çıktığını söyleyen Karahan, "Kur geçişkenliğinin yüksek olduğu ekonomilerde doğrudan ya da dolaylı döviz müdahaleleri fiyat istikrarını destekleyici rol oynuyor" dedi.
Karahan, makrofinansal koşulların ülkeden ülkeye farklılık göstermesi nedeniyle gelişmekte olan ekonomilerde tek tip politika yaklaşımının mümkün olmadığını belirtti. “Her ülke, kendi borç yapısına, döviz hassasiyetine ve sermaye hareketliliğine göre esnek politika kombinasyonları oluşturuyor” ifadelerini kullandı.
karahan: TL mevduat oranını artırmayı ve KKM’yi azaltmayı hedefliyoruz
Karahan, Türkiye'de uygulanan para politikası araçlarını üç ana başlık altında topladı: TL mevduat oranını artırmaya ve Kur Korumalı Mevduat (KKM) sistemini azaltmaya yönelik düzenlemeler, kredi büyümesini kontrol eden uygulamalar ve sistemdeki fazla TL likiditenin yönetimi. Bu araçlarla parasal sıkılığın artırıldığını ve enflasyon risklerinin azaltılmaya çalışıldığını kaydetti.
Karahan, Türk lirasına olan yönelimin artmaya devam ettiğini belirterek, TL mevduat oranının yüzde 58 seviyesine ulaşarak tarihsel ortalamalara yaklaştığını bildirdi. KKM hesaplarındaki erimenin ise sistem üzerinde herhangi bir finansal risk oluşturmadığını ifade etti.
Mart-Nisan 2025 dönemine dair rezerv gelişmelerini de paylaşan Karahan, 22 Mart 2024’te 124 milyar dolar seviyesinde olan brüt rezervlerin, 14 Mart 2025 itibarıyla 171 milyar dolara çıktığını ve 2 Mayıs itibarıyla 139 milyar dolara gerilediğini açıkladı. Swap hariç net rezervler ise aynı dönemde -65 milyar dolardan +66 milyar dolara çıktı. 14 Mart - 2 Mayıs tarihleri arasında oluşan döviz talebinin yüzde 70'inin yurt dışı kaynaklı olduğunu da sözlerine ekledi.
Karahan, politika faizi artışlarının mevduat ve kredi faizlerine beklentilere uygun şekilde yansıdığını, bu durumun da tasarrufları teşvik ederek TL’nin cazibesini artırdığını ifade etti. TCMB olarak tüm para politikası araçlarını piyasa kurallarına uygun ve kararlılıkla kullanmaya devam edeceklerini belirtti.