Türkiye’nin en büyük işçi konfederasyonlarından biri olan Hak-İş, son günlerde sergilediği tutarsız tavırlarla kamuoyunda güven zedeleyen bir görüntü veriyor. Özellikle iktidara yakın duruşuyla bilinen Hak-İş yönetiminin, yurtdışındaki bir toplantıda sergilediği tavır, “İçeride başka, dışarıda başka” söylemini adeta doğrular nitelikte.

Belgrad’da Eller Havaya, Türkiye’de Yumruklar Masaya: Hak-İş’in İkili Tavrı
Geçtiğimiz hafta Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da düzenlenen ETUC (Avrupa Sendikalar Konfederasyonu) ara dönem toplantısına, Hak-İş adına Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Kayabaşı katıldı. Kayabaşı’nın sadece bir sendikacı değil, aynı zamanda AK Parti Ankara İl Başkan Yardımcısı olduğunu hatırlatmakta fayda var. Yani temsil ettiği kimlik, sadece emek mücadelesini değil, aynı zamanda siyasi bir çizgiyi de taşıyor.
Ancak toplantıda yaşananlar, tam da bu kimlik karmaşasına işaret ediyor. ETUC’un resmi sosyal medya hesabından yapılan paylaşımlarda, toplantının gündeminin “çalışan hakları, adil sözleşmeler ve sosyal diyalog” gibi evrensel değerler olduğu vurgulansa da, arka planda dikkat çeken bir detay vardı: Toplantı sırasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu lehine açık destek mesajları verildi.

Peki, AK Parti’nin il yöneticisi olan bir ismin, bu tablo karşısındaki tavrı ne oldu?
Hiçbir tepki göstermedi.
İçeride “yerli ve milli duruş” sergileyen Hak-İş yönetimi, yurtdışında bu hassasiyetleri bir kenara bırakmış gibi görünüyor. Sözde iktidara yakınlıkla pozisyon alan bir sendikanın, Avrupa sahnesinde sergilediği bu tavır, samimiyet sorgulamalarını da beraberinde getiriyor.

Altındağ’da Eylem Var, Avrupa’da Pozlar
Belgrad’daki ETUC toplantısında İmamoğlu mesajlarına kayıtsız kalan Hak-İş temsilcisi, Türkiye'de aynı partinin belediyesine karşı eylemde.
Hak-İş’e bağlı Hizmet-İş Sendikası, şu sıralar AK Partili Altındağ Belediyesi ile ciddi bir gerilim içinde. Belediye çalışanlarının hak arayışları doğrultusunda eylemler gerçekleştirilirken, aynı dönemde yurtdışında “eller havaya” pozları veren yöneticilerin bu çelişkili tavrı, “Sendikal mücadele nerede başlar, nerede biter?” sorusunu gündeme taşıyor.

Kamuoyuna şeffaflık ve tutarlılık borcunuz var!
Emekçilerin haklarını savunduğunu iddia eden bir yapının, yurtiçinde başka yurtdışında başka bir dil kullanması, yalnızca temsil ettikleri emekçileri değil, aynı zamanda toplumsal güveni de zedeliyor.
Hak-İş yönetimi artık karar vermeli: Gerçekten emekçinin yanında mı duracak, yoksa siyasi manevralarla yoluna devam mı edecek?