ABD'nin Kaliforniya eyaletine bağlı Los Angeles kentinde ocak ayında başlayan orman yangınlarının ardından yapılan araştırmalar, yangınların dolaylı sağlık etkileriyle birlikte toplamda 440 kişinin yaşamını yitirmiş olabileceğini ortaya koydu.
JAMA: Yangınlar Ölümlerde Artışa Yol Açtı
Tıp dergisi JAMA Network Open’da yayımlanan bilimsel çalışmada, 2025 yılının başında meydana gelen yangınların ardından bölgedeki ölüm oranları incelendi. Araştırmada, yangınların etkili olduğu dönemdeki ölüm sayıları, önceki yılların aynı dönemiyle karşılaştırıldı.
Elde edilen bulgulara göre, yangınların yaşandığı süreçte Los Angeles'taki ölümler önceki yıllara oranla yaklaşık %7 oranında arttı. Bu artışın önemli bir kısmının yangına bağlı sağlık hizmeti aksamalarından kaynaklandığı belirtildi.
Sağlık Hizmetlerindeki Aksaklıklar Ölüm Riskini Artırdı
Araştırmacılar, doğrudan yangın dumanına maruz kalmanın neden olduğu kalp ve solunum rahatsızlıklarının yanı sıra, diyaliz veya kanser tedavilerinde yaşanan gecikmeler gibi faktörlerin de ölümleri tetiklediğini vurguladı. Bu çerçevede yapılan değerlendirmelerde, yaklaşık 440 kişinin dolaylı olarak yangınlar nedeniyle hayatını kaybettiği sonucuna ulaşıldı.
7 Ocak 2025 tarihinde Los Angeles'ın Pacific Palisades bölgesinde başlayan ve Eaton, Hurst, Sunset ile Woodley bölgelerine kadar yayılan yangınlar büyük tahribata yol açtı. Yangınların neden olduğu toplam ekonomik kaybın 250 ila 275 milyar dolar arasında olduğu tahmin ediliyor.
Castaic Gölü Yangını Binlerce Hektarı Kapsadı
23 Ocak'ta Castaic Gölü çevresinde başlayan ayrı bir yangın ise 4 bin hektardan fazla ormanlık alanı etkiledi. Resmi verilere göre, Los Angeles bölgesindeki yangınlarda doğrudan hayatını kaybeden kişi sayısı 30 olarak açıklanmıştı. Ancak dolaylı ölümlerle birlikte bu sayının çok daha yüksek olduğu görülüyor.
Son veriler, orman yangınlarının yalnızca çevresel ve maddi değil, aynı zamanda sağlık sistemi üzerinde ciddi etkiler yarattığını bir kez daha ortaya koydu. Uzmanlar, yangın sonrası dönemlerde sağlık hizmetlerine erişimin kritik önem taşıdığını vurgularken, önleyici ve destekleyici adımların artırılması gerektiğine dikkat çekiyor.