"Haberin İşçisi"
İstanbul
Açık
13°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
38,5992 %0.33
43,6545 %0.2
4.018,80 % 0,37
3.717.675 %-0.444
İşçi Haber Gündem Türkiye’de nüfus tehlikede! Doğum oranları düşüşte

Türkiye’de nüfus tehlikede! Doğum oranları düşüşte

TÜİK'in 2024 yılı doğum istatistikleri Türkiye'nin demografik yapısında alarm zillerinin çaldığını gözler önüne serdi. Doğurganlık hızı, nüfusun kendini yenileme eşiğinin altına düşerken uzmanlar ve yetkililer: ''Geleceğimizi kaybedebiliriz.'' diyerek uyardı!

Okunma Süresi: 3 dk

Türkiye'de doğum oranları endişe verici seviyelere geriledi. TÜİK'in açıkladığı 2024 yılı doğum istatistikleri, ülkenin geleceğine dair ciddi uyarılar içeriyor. Uzmanlar ve devlet yetkilileri, nüfusun yenilenme seviyesinin altına inen bu gidişat için acil önlemler çağrısında bulunuyor. Peki, doğum oranının azalmasındaki en etkili sebep nedir? Türkiye'de doğum oranı neden azaldı? İşte merak edilen o detaylar…

2024’te Doğan Bebek Sayısı 1 Milyona Yaklaşamadı

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2024 yılına ait doğum verilerini kamuoyuyla paylaştı. Rapora göre:

  • Canlı doğan bebek sayısı: 937 bin 559
  • Bebeklerin cinsiyet dağılımı: %51,4 erkek – %48,6 kız

Geçmiş yıllara kıyasla doğum sayısında ciddi bir düşüş yaşandığı görüldü. Bu durum, Türkiye’nin nüfus artış hızının giderek yavaşladığını ortaya koyuyor. Toplam doğurganlık hızı, yani bir kadının doğurgan yaşamı boyunca dünyaya getirdiği ortalama çocuk sayısı:

  • 2001 yılında: 2,38 çocuk
  • 2024 yılında: 1,48 çocuk

Bu oran, nüfusun kendini yenileyebilmesi için gerekli olan 2,1’lik eşiğin çok altında. Uzmanlara göre bu seviyedeki düşüş, ilerleyen yıllarda yaşlı nüfusun artması, iş gücü kaybı ve ekonomik dengesizlikler gibi birçok olumsuz sonucu beraberinde getirebilir.

Kentleşme ve Eğitim Düzeyi Doğurganlığı Azaltıyor

Doğurganlık hızları yerleşim ve eğitim düzeyine göre ciddi farklar gösteriyor:

  • Kırsalda: 1,83 çocuk
  • Yoğun kentlerde: 1,39 çocuk
  • Okuma yazma bilmeyen annelerde: 2,65 çocuk
  • Yükseköğretim mezunu annelerde: 1,22 çocuk

Bu veriler, eğitim ve şehirleşme arttıkça çocuk sayısının azaldığını gözler önüne seriyor. Türkiye'nin toplam doğurganlık hızı Avrupa Birliği (AB) ülkeleriyle kıyaslandığında:

  • AB ortalaması (2023): 1,38 çocuk
  • Türkiye (2024): 1,48 çocuk

Bu oranla Türkiye, Avrupa sıralamasında 9. sırada yer aldı. En yüksek doğurganlık oranına sahip ülke 1,81 çocuk ile Bulgaristan, en düşük ise 1,06 çocuk ile Malta oldu. Doğum yapan annelerin yaş ortalaması da yıllar içinde artış gösterdi:

  • 2001: 26,7 yaş
  • 2024: 29,3 yaş
  • İlk doğum yaşı: 27,3

Kadınların daha geç yaşta anne olması, doğum sayısını da etkileyen bir başka önemli faktör.

türkiye'de En Fazla Doğurganlık hangi ilde?

İllere göre 2024 yılı toplam doğurganlık hızları şöyle:

  • En yüksek: Şanlıurfa (3,28 çocuk)
  • En düşük: Bartın ve Eskişehir (1,12 çocuk)

Bu fark, bölgesel yaşam tarzlarının doğurganlık üzerindeki etkisini gözler önüne seriyor. Hükümet, doğum oranlarındaki düşüşü durdurmak için yeni teşvikleri gündeme aldı:

  • Evlilik kredisi kullanan çiftlere: Çocuk yapmaları halinde borç indirimi veya silme
  • 3 çocuk doğuran kadınlara: KPSS şartı olmadan memurluk teklifi

Bu ve benzeri uygulamalarla, doğurganlık oranlarında artış hedefleniyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada düşen doğum oranları için “Şimdiden önlem almazsak, daha büyük sıkıntılar kapıda” ifadelerini kullanarak doğum oranındaki azalmanın ciddiyetini vurguladı.

Bu durum, sadece bugünün değil, gelecek nesillerin sağlığı, eğitimi, ekonomisi ve sosyal yapısı açısından da ciddi bir risk barındırıyor.