ÖZEL HABER - DAMLA EROĞLU
İstanbul Esenyurt’ta bulunan HepsiJET deposunda çalışan 20 işçi; zorlu iş koşulları, fazla mesai, mobbing, izin haklarının yok sayılması ve hijyen eksikliği gibi nedenlerle işten ayrıldı. Yaşadıkları sorunları defalarca yetkililere bildirmelerine rağmen olumlu bir geri dönüş almadıklarını tam tersine azarlanarak görmezden gelindiğini ya da baskı altına alınarak susturulmaya çalışıldıklarını belirten işçiler, fesih haklarını kullandı.
23 Temmuz Çarşamba günü, içerde kalan tüm haklarını almak için hem fiziki hem de hukuki süreci başlattıklarını söyleyen işçiler, mücadelelerinin kararlılıkla sürdürecekleri vurgusunda bulundu. Yaşadıkları süreci ve direnişteki beklentilerini anlatan işçiler, içerde çalışan diğer mesai arkadaşlara ilham kaynağı olmak istiyor.
HEPSİJET DEPOSUNDA ÇALIŞAN 20 İŞÇİ, FESİH HAKLARINI KULLANDI
İşten çıkmalarının nedenlerine değinen Ayşe Çayırcı, ''Öncelikle, bir kadın olarak kaldıramayacağımız ağırlıktaki kargoları kaldırmaya mecbur bırakılmamız. Temizlik ve hijyenin olmaması; lavaboların, soyunma odalarının, çalışma alanlarımızın, dinlenme alanlarının, yemekhanenin ve çatal-kaşığın temiz olmaması. Yıllık izin haklarımızın ihtiyaç duyduğumuz zamanda verilmemesi; talep edildiği zaman ise yöneticimizden azarlayıcı, gurur kırıcı bir ret cevabı almamız. Bizler iş yeriyle alakalı bir sıkıntımızı ne zaman dile getirecek olsak kimsenin dinlememesi, sorunlarımızla ilgilenilmemesi. Yemek konusundaki hijyen veya diğer sorunları dile getirmek istediğimizde ise yöneticilerden 'Kapı orada, beğenmeyen gidebilir' şeklinde bir dönüş almamız’’ dedi.
‘KAMYONETLERLE HASTANEYE GÖNDERİLİYORDUK’
HepsiJET deposunda çalışan 20 işçi, fesih haklarını kullanarak işten ayrıldı. Hep birlikte bu kararı almalarındaki gerekçelere değinen Taner Yalçın, ''İş kazası geçirdiğimizde, ambulans ya da en azından bir otomobille hastaneye götürülmemiz gerekirken, bizi olay yerinde ayakta bekletip kendi kendimize iyileşmemizi bekliyorlardı. Durumumuzda bir değişiklik olmazsa, ancak o zaman kamyonetlerle hastaneye gönderiliyorduk. Bir diğer ciddi sıkıntı da mola sürelerimizdi. 30 dakikalık yasal molalarımız 20 dakikaya düşürülüyor, buna itiraz ettiğimizde ise hakkımızda tutanak tutuluyor ve primlerimiz kesiliyordu. Bu durum, açıkça bir zorbalık ve insan haklarının gaspıdır. Yemek konusu ise başlı başına bir sağlık sorunu haline gelmişti. Merdiven altı firmalarla anlaşarak bizlere sağlıksız, denetimsiz ürünler sunuluyordu’’ açıklamasında bulundu.

‘KADIN ÇALIŞANLAR, KIŞIN BANT VE ÇUVALLARLA ISINMAYA ÇALIŞIYOR’
Yetersiz maaş ve kötü çalışma koşulları nedeniyle motivasyon eksikliği yaşadıklarını anlatan Gürsel Ceran, ''İş tanımının net olmaması, iş yükünün fazla olması, monotonluk, tatmin edici olmayan görevler, yetersiz eğitim vb. sebepler yüzünden işten ayrılmaya karar verdim'' ifadelerini kullandı. Özellikle kışın ısıtıcı olmaması nedeniyle kadınların bant ve çuvalla ısınmaya çalıştığını söyleyen Ceran, yazın da aynı sorunları yaşadıklarını söyledi.
23 Temmuz günü direnişlerinin birinci gününü başlatan işçilerden Birgül Şengülen, eylem sürecine değindi. Bir insanı ya da topluluğu direnişe iten sebeplerin temelinde sorunların çözülmesi olduğunu belirten Şengülen, ''Yaz ve kış aylarında depolarımızda yeterli havalandırma ve ısıtma yok. Hastalanıp rapor aldığımızda ise bu durum maaşlarımıza yansıyor. Bu sorunları yönetim kısmına anlattığımızda ise bizleri geçiştiriyorlardı. Tüm bu sebepler, haklı fesih hakkımızı kullanmamıza neden oldu'' açıklamasında bulundu.
‘ÇALIŞMA KOŞULLARININ DÜZELTİLMESİNİ İSTEYEN ARKADAŞLARIMI DA TEK TEK KOVDULAR’
Yıllık izin hakkını kullanmak istediğinde yönetim biriminden kimseye ulaşamadığını anlatan mühendis Kiraz, ''Mesaj yoluyla yıllık izin istediğimde bana 3 gün sonra cevap veriyorlar. Bana izin vermiyorlar fakat aynı hafta içinde izin isteyen başka kişilere bu hakkı tanıyorlar. Çalıştığımız kurumda ayrımcılık yapılıyor. Yanımda çalışan ve iki kişinin yapması gereken işin tek bir kişi tarafından yapılmasına ses yükselten arkadaşımı ise kovdular. Daha sonra gelen ve çalışma koşullarının düzelmesini isteyen arkadaşlarımı da tek tek kovdular. Bu durum sonucunda beni de kovarlar diye fesih hakkımı kullandım'' dedi.
Bu direniş sürecinde taleplerinin dinlenmesini ve çalışma koşullarının iyileştirilmesini isteyen Fatih Çörekçi, ''İş yerinde çalışan ve bize katılmak isteyen arkadaşlarımız da var. Fakat geçim derdi nedeniyle işten çıkamıyorlar, bizi arayarak desteklerini iletiyorlar'' diyerek süreçte yalnız olmadıklarını vurguladı.

MOBBİNG, FAZLA MESAİ VE KÖTÜ ÇALIŞMA KOŞULLAR NEDENİYLE İŞTEN ÇIKTILAR
Akraba ve tanıdıkların kadroya alınmasının yasak olmasına rağmen bu durumun göz ardı edildiğini iddia eden Ali, ''Yaşadığımız bir tartışma esnasında müdürümüz bana, 'İstediğimi kadroya alırım, istediğimi çıkarırım' ifadesini kullandı. Bu durum açıkça torpil yapıldığını gösteriyor ve bu durum da liyakat sistemine aykırı bir durum. Kurumda resmi güvenlik görevlilerinin bulunmadığını söyleyen Ali, ''Bu durum hem çalışan hem de tesis güvenliği için ciddi bir risk oluşturuyor'' açıklamasında bulundu.
Uzun çalışma saatleri ve zorlu çalışma koşullarından bahseden Nesibe, ‘’Bizim mesai saatlerimiz 16.00’da başlaması gerekirken, onlar 14.00’e çekiyorlar. Fazla çalıştığımda ise o saatler mesai olarak yazılmadı. İş anlaşmasında 15 kilo banttan verilmeyeceği yazmasına rağmen tam tersine en hafif ürünler 15 kiloydu. Son dönemde ise beyaz eşyalar bile banttan gönderilmeye başlandı. Tüm bu hak ihlallerine sessiz kalmak istemediğim için haklı olarak fesih hakkımı kullanmak durumunda kaldım'' ifadelerini kullandı.
HepsiJET deposunda daha önce aynı nedenlerle eylem yapan ve daha sonra haklarını geri alabilmeyi başaran iş arkadaşları olduğunu hatırlatan Nergis, ''Bu arkadaşlarımız bir ilham oldular. Belki onlar direniş yapıp haklarını alamasaydı bizde belki bu yönteme kalkışamazdık. Fakat onların direnişi bizi harekete geçirdi. Şimdi de biz arkadaşlarımızla birlikte içerde çalışan diğer arkadaşlarımıza ilham olacağız'' açıklamasında bulundu.