Son dönemde gündemde önemli bir yer tutan doğum borçlanması, Türkiye'de çalışma hayatındaki kadınlar ve emeklilik sistemine ilişkin tartışmalara yol açıyor. Bu iki konu, hem aile içindeki rolleri hem de emeklilik beklentilerini şekillendirmede kilit bir rol oynuyor.

Günümüzde birçok ülkede hayata geçirilen doğum borçlanması uygulamaları, aile ve iş hayatındaki dengeyi değiştirmeye yönelik önemli adımlar atıyor. Bu yeni düzenlemeler, çalışan ebeveynlere daha fazla esneklik ve destek sunmayı hedefleyerek toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda önemli bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

Doğum borçlanması, genellikle annelere, doğum sonrası daha fazla zaman geçirebilmeleri ve çocuklarına daha iyi bir bakım sağlayabilmeleri için ek izin imkanı tanıyor. Bu uygulama, aileleri güçlendirmeyi amaçlarken, aynı zamanda kadınların iş hayatında daha uzun süre aktif kalabilmelerine de destek oluyor.

Ancak, doğum borçlanmasıyla ilgili düzenlemelerin getirdiği avantajlar yanında, bazı eleştiriler de bulunuyor. Özellikle işverenler arasında, bu uygulamanın iş sürekliliği ve maliyet açısından nasıl bir etki yaratacağı konusunda belirsizlikler bulunuyor.

Kadınların doğumdan sonra çocuklarına vakit ayırmaları, sigortadan önce ki zaman dilimi içinde ayırdıkları zaman için doğum borçlanması talep etmeleri uzun süredir gündemde. Anneler, doğum borçlanması taleplerinin yerine gelmemesiyle maddi ve manevi olarak yıprandıklarının ve emeklilik konusunda problem yaşadıklarını her fırsatte dile getiriyor. 

CHP Gaziantep Milletvekili Melih Meriç geçtiğimiz günlerde doğum borçlanması için kanun teklifi hazırlamıştı. Kanun teklifinde yer alan maddeler; 

Dere kenarında buldukları cisim patladı! 2 kardeşten biri öldü, diğeri yaralandı Dere kenarında buldukları cisim patladı! 2 kardeşten biri öldü, diğeri yaralandı

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun sigortalıların borçlanabileceği süreleri düzenleyen maddesine göre; sigortalı kadınlar doğum nedeniyle çalışamadığı süreleri her bir çocuk için 2 yıl olmak üzere, toplamda 3 çocuk için 6 yıla kadar borçlanarak prim gün sayısı kazanabilmektedir. Ancak kadınlar, sigortalılık öncesi yaptıkları doğumları borçlanamamaktadır. Böylece kadınlar doğum borçlanması ile prim gün sayısı kazanabilirken sigorta başlangıçlarını geriye çekme imkânına sahip olamamaktadırlar.

Diğer taraftan, erkeklere tanınan askerlik borçlanmasında, erkekler sigorta başlangıçları öncesindeki askerlik sürelerini borçlanabilmekte ve böylece hem prim gün sayısı kazanırken hem de sigorta başlangıçlarını geriye çekebilmektedirler. Bu durum kadın sigortalılar ile erkek sigortalılar arasında adaletsizliğe yol açmaktadır.

Bu düzenlemede, toplumumuzda kadınların iş hayatından önce evliliğe ve çocuk sahibi olmaya yönlendirildiği gerçeği göz ardı edilmiştir. Ülkemizde pek çok kadın evlenip, çocuk sahibi olup, çocuklarını belli bir yaşa kadar büyüttükten sonra ancak iş hayatına atılabilmektedir.

Söz konusu adaletsizliğin giderilebilmesi için, kadınlara sigortalı olmadan önce yaptıkları doğumlar için de borçlanma hakkının verilmesine yönelik bir yasal düzenlemenin yapılması elzemdir. Unutulmamalıdır ki analık da askerlik kadar kutsal bir müessesedir.

Kanun teklifi ile, kadın çalışanlara sigorta başlangıçlarından önce yaptıkları doğumlar için de borçlanma imkânı verilmesi ve böylece sigorta başlangıçlarını geriye çekebilmelerinin önü açılmaktadır.