Ortadoğu’da tansiyon, İsrail’in İran’a yönelik benzeri görülmemiş saldırıları sonrası yeniden yükseldi. Tel Aviv yönetimi sadece İran'ın nükleer programını hedef almakla kalmıyor; aynı zamanda Tahran'daki rejimi sarsmayı da amaçlıyor olabilir. Ancak bu strateji, büyük bir belirsizlik ve risk taşıyor.
İsrail’in Hedefi Nükleer Kapasitenin Ötesinde
İsrail'in 13 Haziran Cuma günü gerçekleştirdiği hava saldırıları, sadece İran’ın askeri tesislerini değil, sivil bölgeleri ve stratejik altyapıları da hedef aldı. Uzmanlara göre, bu saldırılar İran’ın nükleer kapasitesine karşı bir önleyici müdahalenin ötesinde, daha geniş kapsamlı bir siyasi amacı taşıyor: İran’da rejim değişikliği sağlamak.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, saldırıların ardından yaptığı açıklamada, İran halkını mevcut rejime karşı birlik olmaya çağırdı. Netanyahu’nun mesajı açık: “İran halkının özgürlüğünü kazanma zamanı geldi.”
İran’da Rejim Değişikliği Mümkün mü?
İsrail'in bu stratejik hamlesi, İran İslam Cumhuriyeti'nin düşmesine yol açabilecek zincirleme olaylar silsilesini tetikleme potansiyeline sahip olabilir. Ancak bu sürecin başlayacağına veya başarıyla sonuçlanacağına dair güçlü bir emare bulunmuyor. İran’da siyasi ve ekonomik gücü elinde tutan kesimler, Devrim Muhafızları Ordusu (IRGC) ve rejime bağlı sertlik yanlısı organlarda konumlanmış durumda.
Bu gruplar zaten iktidarın merkezindeler; dolayısıyla bir darbeye gerek duymaksızın İran’ı daha saldırgan bir yöne çekebilecek potansiyelleri bulunuyor. Bu da rejimin çökmesi değil, daha da otoriterleşmesiyle sonuçlanabilecek bir senaryo anlamına geliyor.

İran’ın Tepkisi: Misilleme Gecikmedi
İsrail’in saldırısına karşılık olarak İran, Devrim Muhafızları Ordusu eliyle çok sayıda askeri üs ve hedefe füze saldırıları düzenlediğini duyurdu. İran yönetimi, bu saldırıların sadece bir başlangıç olduğunu belirtti. Ancak İsrail cephesinden yapılan açıklamalarda, “daha fazlası yolda” ifadesi dikkat çekti.
Bölgedeki gerilim giderek tırmanırken, her iki ülkenin de yeni saldırılara hazırlandığı yönünde iddialar artıyor.
İsrail'in Stratejik Hesabı: Ayaklanma Tetiklemek mi?
İsrail’in saldırılarla İran’daki halk hareketlerini tetiklemeyi amaçladığı değerlendiriliyor. 2022 yılında “Kadın, Yaşam, Özgürlük” sloganıyla başlayan kitlesel protestolar hala hafızalarda tazeliğini koruyor. Ancak muhalif gruplar arasındaki fikir ayrılıkları, liderlik sorunları ve yapısal dağınıklık, birleşik bir alternatifin oluşmasını engelliyor.

İRAN'DA REJİM DEĞİŞİRSE BAŞA KİM GELEBİLİR?
1. Rıza Pehlevi (Eski Veliaht Prens)
İran’ın devrik Şahı’nın oğlu Rıza Pehlevi, sürgünde yaşamını sürdürüyor ve monarşiye dayalı bir yönetim sistemini savunuyor. Son yıllarda İsrail’e yaptığı ziyaretlerle dikkat çeken Pehlevi, bazı çevreler tarafından potansiyel bir lider olarak görülüyor. Ancak İran halkı nezdinde bu desteğin kitlesel bir güce dönüşüp dönüşmeyeceği belirsiz.
2. Halkın Mücahitleri Örgütü (MEK)
1979 devrimi sonrası yurt dışına çıkan ve uzun süre Irak'ta faaliyet gösteren MEK, geçmişte Saddam Hüseyin’le olan iş birliği nedeniyle ülkede geniş bir meşruiyet sorunu yaşıyor. Ancak örgüt, ABD’deki bazı siyasi figürlerden hala destek alabiliyor.
3. Laik ve Parlamenter Alternatifler
İran diasporasında ve içeride çeşitli laik-demokratik akımlar da mevcut. Ancak bu hareketler arasında güçlü bir liderlik ve net bir geçiş planı henüz şekillenmiş değil.
İsrail Saldırıları İran'da Kaos Yaratabilir mi?
Uzmanlara göre, İran’da yaşanabilecek olası bir rejim çöküşü, sadece İran için değil, tüm Orta Doğu coğrafyası için ciddi sonuçlar doğurabilir. 90 milyona yakın nüfusu ve karmaşık etnik-dini yapısıyla İran’da yaşanacak herhangi bir istikrarsızlık, bölgeyi geniş çaplı bir kaosa sürükleyebilir.
İsrail’in asıl hedefi, İran’da rejim değişikliği sonrası dost bir yönetimin iş başına gelmesi olabilir. Ancak mevcut tabloda böyle bir senaryo için net bir yol haritası görünmüyor.
Kaynak: BBC