Uruguay’ın 40. Cumhurbaşkanı olarak 2010-2015 yılları arasında görev yapan Jose Mujica, sadece siyasi kimliğiyle değil, aynı zamanda sade yaşam tarzı ve toplumsal eşitlik konusundaki tutumuyla da dünya çapında dikkat çekti. Küba Devrimi’nden ilham alan bir gerilla hareketinden devlet başkanlığına uzanan yolculuğu, onu 21. yüzyılın en sıra dışı liderlerinden biri haline getirdi.
Jose Alberto Mujica Cordano, 20 Mayıs 1935 tarihinde Uruguay’ın başkenti Montevideo'da dünyaya geldi. Babası Demetrio Mujica, İspanyol Bask kökenli küçük bir çiftçiydi. 1940 yılında, Mujica henüz beş yaşındayken babası iflas etti ve kısa bir süre sonra hayatını kaybetti. Annesi Lucy Cordano ise İtalya'nın Ligurya bölgesinden gelen yoksul bir göçmen ailesinin kızıydı.
Silahlı Mücadele Dönemi ve MLN-Tupamaros
1960’lı yılların ortalarında, Latin Amerika’da artan sol hareketlerin etkisiyle Jose Mujica, Küba Devrimi'nden ilham alan Ulusal Kurtuluş Hareketi-Tupamaros (Movimiento de Liberación Nacional-Tupamaros - MLN-T) adlı şehir merkezli bir gerilla örgütünün kuruluşunda yer aldı. Bu dönemde çeşitli silahlı eylemlerde yer alan Mujica, 1970 yılında tutuklandı ancak kısa süre sonra kaçmayı başardı.
1972 yılında yeniden yakalanan Mujica, bu kez 13 yıl sürecek zorlu bir hapis dönemine girdi. Bu süre zarfında işkence gördü, kötü koşullarda tutuldu ve uzun süre tecrit altında yaşadı. 1985 yılında Uruguay’daki askeri rejimin sona ermesiyle birlikte çıkarılan af yasası kapsamında serbest bırakıldı.

MUJİCA'NIN Siyasi Kariyerinin Yükselişi
Serbest kaldıktan sonra siyasi hayata atılan Mujica, Frente Amplio (Geniş Cephe) adlı sol koalisyon partisi çatısı altında milletvekili ve senatör olarak görev yaptı. 2005 yılında ise, koalisyonun iktidara gelmesinin ardından Hayvancılık, Tarım ve Balıkçılık Bakanı olarak kabineye girdi.
2009 yılında devlet başkanlığına aday olan Mujica, seçimleri kazanarak 2010 yılında Uruguay Cumhurbaşkanı olarak göreve başladı.
JOSE MUJİCA'NIN Başkanlık Dönemi: Ekonomik Büyüme ve Sosyal Reformlar
Jose Mujica’nın 2010-2015 yılları arasındaki devlet başkanlığı süreci, Uruguay’ın istikrarlı büyüme kaydettiği bir dönem olarak öne çıktı. Ülke ekonomisi bu yıllar arasında ortalama %5,4 oranında büyüme gösterdi. Aynı zamanda yoksulluk oranları azaldı, işsizlik düşüş gösterdi ve sosyal politikalar güç kazandı.
Mujica hükümeti döneminde, kürtajın yasallaştırılması, eşcinsel evliliklerin tanınması, marihuana kullanımının düzenlenmesi gibi toplumsal reformlar hayata geçirildi. Ayrıca, Afganistan’dan savaş mültecilerinin kabulü gibi uluslararası insani politikalara da imza atıldı.

Mütevazı Yaşam Tarzıyla Dünya Basınında
Jose Mujica, dünya genelinde sadece politikalarıyla değil, yaşam tarzıyla da gündem oldu. Devlet başkanı olmasına rağmen resmi başkanlık konutunda yaşamayı reddetti. Eşi Lucía Topolansky ile birlikte Montevideo’nun kenar mahallelerinden birinde bulunan mütevazı çiftlik evinde yaşamaya devam etti. Topolansky de tıpkı Mujica gibi eski bir Tupamaros üyesi ve aktif bir siyasetçiydi.
Mujica, lüks araçlar ve resmi kıyafetler yerine, 1987 model mavi Volkswagen Beetle’ını kullanmayı sürdürdü. Devlet başkanlığı maaşının büyük bölümünü ise yoksullara ve küçük işletmelere destek sağlayan sivil toplum kuruluşlarına bağışladı.
Uluslararası İmajı ve Kamuoyu Desteği
Mujica, görev süresi boyunca gösterdiği tutarlı ve halk odaklı tavrıyla yalnızca Uruguay halkının değil, uluslararası toplumun da saygısını kazandı. Görev süresinin sonunda yapılan anketlerde %70’e varan halk desteği ile görevini bıraktı.
Medya tarafından sık sık “dünyanın en fakir devlet başkanı” olarak anılan Mujica, bu tanımı reddetmekle birlikte “az ile yetinmenin bir erdem olduğunu” vurgulayan açıklamalarıyla tüketim kültürüne yönelik eleştirileriyle de tanındı.
Jose Mujica, Uruguay tarihine hem politikaları hem de kişiliğiyle iz bırakan bir lider olarak geçti. Silahlı direnişten parlamentoya, başkanlık koltuğundan çiftliğine uzanan yaşam öyküsü; adalet, eşitlik ve mütevazılık ilkeleriyle örülmüş bir liderlik portresi sundu. Bugün hâlâ hem Latin Amerika’da hem de dünya genelinde halkçı yönetim anlayışının simge isimlerinden biri olarak anılmaktadır.