Türkiye ekonomisinde Temmuz 2025, konkordato başvurularında yaşanan artışla sadece bir ayda 698 şirket konkordato talebinde bulunarak borçlarını ödeyemeyeceğini bildirdi. Bu başvurular sonucunda 30 şirket hakkında iflas kararı verilirken, 358 şirkete geçici mühlet, 139 şirkete ise kesin mühlet tanındı.
2025 yılının ilk yedi ayı incelendiğinde, konkordato başvurularının sistematik bir hal aldığı görülüyor. Ocak’tan Temmuz sonuna kadar 1.617 şirkete geçici mühlet kararı verilirken, 961 şirket için kesin mühlet uygulandı. Aynı dönemde 126 şirketin iflasına karar verildi. Bu tablo, konkordatonun yalnızca bir yeniden yapılanma aracı değil, giderek yaygınlaşan bir "kurtuluş mekanizması"na dönüştüğüne işaret ediyor.
Başvurular, üretim, inşaat ve ihracat odaklı sektörlerde yoğunlaştı. İnşaat sektörü 479 başvuruyla listenin en üst sırasında yer aldı. Onu 313 başvuruyla tekstil sektörü, 110 başvuruyla da metal ürün imalatı izledi. Gıda, mobilya, plastik ve akaryakıt gibi diğer sektörlerde de konkordato başvurularında dikkat çekici bir artış söz konusu. Özellikle tekstil sektörü, 2024 yılında da benzer bir şekilde en kırılgan sektörlerden biri olmuştu.
KONKORDATO BAŞVURULARININ ÇOĞU BÜYÜKŞEHİRLERDE YAŞANDI!
Coğrafi dağılım açısından bakıldığında, konkordato başvurularının büyük bölümü ekonomik faaliyetlerin yoğunlaştığı büyükşehirlerde gerçekleşti. İstanbul’da 1.199 şirket konkordato başvurusunda bulundu. Ankara 536 başvuruyla ikinci sırada yer alırken, İzmir’de bu sayı 217 olarak kaydedildi. Kocaeli, Bursa, Tekirdağ, Antalya, Denizli, Konya ve Balıkesir gibi sanayi ve ticaretin kalbi olan şehirlerde de başvurularda dikkat çekici bir artış yaşandı.
Peki şirketleri bu noktaya getiren temel sorunlar neler? Öncelikle tahsilat sürelerinin uzaması firmaların nakit dengesini bozuyor. Finansmana erişim zorlukları, girdi maliyetlerinin kontrolsüz şekilde artması, döviz kurundaki belirsizlik ve yüksek kredi faiz oranları ise şirketlerin borçlarını çevirmesini neredeyse imkânsız hale getiriyor. Aynı zamanda bankalardan kredi almak zorlaşmış durumda ve tüketici talebindeki daralma da satışları doğrudan etkiliyor. Bu unsurlar bir araya geldiğinde, birçok firma için konkordato artık kaçınılmaz bir çıkış yolu olarak görülüyor.
Bu süreç yalnızca başvuru yapan şirketleri değil, çevrelerindeki küçük ve orta ölçekli işletmeleri de doğrudan etkiliyor. Büyük bir firmanın konkordato ilan etmesi, ona bağlı olarak çalışan tedarikçileri ve hizmet sağlayıcıları zincirleme bir biçimde sarsıyor. Ana firmanın borçlarını askıya alması, küçük işletmeleri iflasın eşiğine getiriyor.

KONKORDATO İLAN EDEN FİRMALAR, BANKALAR TARAFINDAN RİSKLİ KATEGORİDE!
Konkordato ilan eden firmalar, bankalar tarafından riskli kategoride değerlendiriliyor. Bu durum, yalnızca kredi alımlarını zorlaştırmakla kalmıyor; konkordato ilan etmiş firmalarla çalışan diğer şirketlerin de bankalar nezdinde riskli konumlandırılmasına neden oluyor. Yani, sistem içinde yer alan bir firmanın konkordato ilanı, çevresindeki çok sayıda işletmenin finansal manevra kabiliyetini de ciddi biçimde kısıtlıyor.
Tüm bu gelişmeler karşısında konkordato başvurularının önüne geçmek ve reel sektörü ayakta tutmak için finansmana erişimin kolaylaştırılması, tahsilat süreçleri için yasal güvence sağlanması, devlet destekli yeniden yapılandırma paketlerinin hayata geçirilmesi, sektörel teşviklerin artırılması gibi tedbirlerin hayata geçirilmesi gerekiyor.
Konkordato, doğru uygulandığında şirketlere zaman kazandıran bir araç olabilir. Yapılması gereken; konkordato sürecini bir “kurtuluş aracı” olmaktan çıkarıp, gerçek bir yeniden yapılanma çerçevesine oturtmak ve ekonomik politikaları buna göre revize etmektir.