"Haberin İşçisi"
İstanbul
Açık
23°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
40,1901 %0.22
47,1146 %0.08
4.335,04 % 1,20
4.713.343 %1.743
İşçi Haber Gündem Avukat Aynur Uçar anlattı: Bir kadın boşanmak istediğinde nelerle karşılaşıyor?

Avukat Aynur Uçar anlattı: Bir kadın boşanmak istediğinde nelerle karşılaşıyor?

Kadın hakları, boşanma davaları, nafaka düzenlemeleri, 6284 sayılı kanunun uygulanışı ve ceza yargılamasındaki aksaklıklar üzerine çarpıcı değerlendirmelerde bulunan Av. Aynur Uçar; hem mesleki tecrübeleriyle hem de sahadan aktardığı gerçek dosya örnekleriyle, Türkiye’de adalet arayan kadınların yaşadığı zorluklara ışık tutuyor.

Okunma Süresi: 9 dk

ÖZEL HABER - GİZEM GÜVEN

Son yıllarda Türkiye’de artan boşanma oranları, kadına yönelik şiddet vakaları ve toplumsal adalet arayışları, aile ve ceza hukukunun toplum nezdindeki önemini daha da artırmıştır. Bu bağlamda, hem akademik bilgisiyle hem de sahadaki deneyimiyle dikkat çeken, İstanbul Barosu’na kayıtlı Avukat Aynur Uçar ile; kadınların adalete erişimi, boşanma davalarının seyrinde karşılaşılan zorluklar, 6284 sayılı kanunun uygulamaları ve ceza yargılamasındaki aksaklıklar üzerine kapsamlı bir röportaj gerçekleştirdik.

Avukat Aynur Uçar, kendinizden ve çalışma alanlarınızdan bahsedebilir misiniz biraz?

Öncelikle merhaba. Soruları cevaplamadan önce kendimi tanıtayım. İsmim Av. Aynur Uçar. İstanbul 1 nolu barosuna kayıtlı avukatım. Üniversite eğitimime 2016 yılında Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesinde başladım. 2020 yılında ise üniversitemden başarılı bir şekilde mezun oldum. 1 yıllık zorunlu ofis ve adliye yasal stajımın ardından avukatlık mesleğimi ifa etmeye başladım. 2021 yılından bu yana serbest avukatlık yapmaktayım. 2024 yılında da aynı üniversitemde kamu hukuku alanında yüksek lisans eğitimime başladım ve devam ediyorum. Hâlihazırda yüksek lisans 2. sınıf tez öğrencisiyim. İlgilendiğim ve çalıştığım alanlar daha çok aile hukuku ve ceza hukuku alanlarıdır.

Son yıllarda Türkiye’de boşanma oranlarında artış görülüyor. Size başvuran müvekkillerde en çok karşılaştığınız boşanma nedenleri neler? Bu eğilim toplumsal bir dönüşüme mi işaret ediyor?

Soruda da görüleceği üzere Türkiye’de boşanma oranlarında son yıllarda bir artış yaşanmaktadır. Avukatlık mesleğimi ifa ettiğimde tarafıma boşanma talepli gelen kadın müvekkillerimin sayısı da oldukça fazladır. Kadınlarımız ekonomik gücünü sağladıklarında ve manevi desteği ailelerinden bulabildiklerinde kötü giden evliliklerini bitirme konusunda daha kararlı ve istikrarlı olabilmektedirler.

Sadece avukatla çalışabilecek maddi gücü olan kadınlara değil; ciddi anlamda maddi manevi mağduriyet yaşamış ve ekonomik gücü zayıf olan kadınlara da boşanma davalarında destek sağlamaktayım. Tercihim olarak ayrıca İstanbul Barosu’nun adli yardım servisine de kayıtlıyım. Müvekkillerin başvurusu üzerine adli yardım büroları tarafından mağdur olan ve maddi gücü olmayan kadınlara ücretsiz avukat ataması yapılmaktadır.

Çoğu kadın ülkemizde adli yardım büroları tarafından ücretsiz avukat desteği sağlanabileceğini bilmemektedir. Her bölgede adli yardım büroları kurulmuştur. Benim gönüllü olarak çalıştığım büro Gaziosmanpaşa Adli Yardım Bürosudur. Avukat talebinde bulunan kadınlarımız, muhtarlıktan aldığı fakirlik belgesi ve diğer istenen evraklarla birlikte müracaatta bulunabilirler.

TÜRKİYE'DE EN ÇOK HANGİ SEBEPLER BOŞANMAYA İTİYOR?

Boşanma nedenlerini anlatır mısınız biraz?

Tabii… Türk hukuk sisteminde boşanma nedenleri genel ve özel boşanma sebebi olarak ikiye ayrılır. Genel boşanma sebebi evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebidir. Kısaca halk arasında şiddetli geçimsizlik olarak bilinmektedir.

Özel boşanma sebepleri ise:

Akıl hastalığı sebebiyle,

Terk sebebiyle,

Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle,

Hayata kast, pek kötü muamele nedeniyle,

Zina sebebiyle boşanmadır.

Tarafıma gelen boşanma dosyalarında anlaşmalı boşanmaya çok sık rastlamıyorum. Çünkü taraflar ekonomik malvarlığı değerlerinde genellikle anlaşmaya varamamaktadırlar. Ya da kadının sadece boşanmak istemesi ve karşı tarafın boşanma fikri nedeniyle intikam almak istemesi yüzünden, protokolü imzalamalarına rağmen duruşmaya gelmeyip davayı çekişmeli boşanmaya dönüştürmektedirler.

Tarafıma gelen dosyaların çoğunluğu zina ve terk sebebiyle açılan boşanma davalarıdır. Karşı taraf uzun süredir aile evinden ayrı yaşayıp başka bir kadınla imam nikahlı birliktelik yaşamaya devam etmektedir.

Örnek vermek gerekirse; başka bir dosyamda da davalı koca çalışma bahanesiyle Kırgızistan’a kaçmıştır ve orada imam nikahlı birliktelik yaşayıp gayriresmî bir çocuk dünyaya getirmiştir. 10 senedir ailesiyle hiçbir şekilde görüşmemiş ve ardında borçlularını ve tefecileri bırakmıştır.

Dolayısıyla meslek hayatımda karşılaştığım üzere en çok zina ve terk sebepli boşanma davalarını takip ettim.

AVUKAT AYNUR UÇAR 6284 SAYILI KANUN TARTIŞMALARINI DEĞERLENDİRDİ

6284 Sayılı Kanun (Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi) kimi zaman korunma sağladığı için övülürken, kimi zaman da kötüye kullanıldığı iddialarıyla tartışma konusu oluyor. Siz bu tartışmalara nasıl bakıyorsunuz? Uygulamada yaşanan temel sorunlar neler?

6284 sayılı Kanun, mağdur olan kadının, çocuğun ve diğer korunma ihtiyacı doğan bireylerin haklarını, özgürlüğünü, kısacası maddi ve manevi değerlerini koruyan özel bir kanundur.

Bugün ülkemizde özellikle mağdur kadınlarımız bu kanun kapsamında aile mahkemelerinden, emniyet ve savcılık birimlerinden koruma kararı talep etmektedirler.

Tarafıma gelen boşanma dosyalarından da bildiğim üzere, maalesef aile mahkemesi hâkimlerimiz süresiz koruma kararı değil; iki aylık, dört aylık gibi sürelerle geçici koruma kararları vermektedirler. Ancak şiddet mağduru kadınlarımız için bu sürelerin çoğu zaman bir anlamı olmamakta ve geçici koruma kararı bittiğinde tekrar şiddete maruz kalmaktadırlar.

Karşılaştığım bir diğer sorun ise, aile mahkemeleri geçici koruma kararının bitiminden sonra tekrar talep halinde koruma kararını yenilemektedir. Ancak hiçbir avukat desteğinden yararlanmayıp kendi dosyasını kendisi takip eden mağdur kadınlarımız için tekrar dilekçe yazmak ve taleplerini kabul ettirmek son derece zor olmaktadır.

Uygulamadan ve medyadan sıkça gördüğümüz üzere 6284 sayılı Kanun’a istinaden koruma kararı talep eden şiddet mağduru kadınlarımız, karar çıkmadan ya da karar olmasına rağmen hayatlarını kaybetmektedir.

Son olarak, 6284 sayılı Kanun’dan sadece kadınların değil, mağdur erkek bireylerin de yararlanabileceği unutulmamalıdır.

SÜRESİZ NAFAKA TARTIŞMALARI: MEVCUT UYGULAMA ADİL Mİ?

Nafaka sistemine ilişkin “süresiz nafaka” tartışmaları tekrar gündemde. Sizce mevcut uygulama adil mi? Bu konuda nasıl bir yasal düzenleme yapılmalı?

Türk hukukunda nafaka, tıpkı tazminat gibi zenginleşme aracı değildir. Boşanma sürecinde maddi olarak diğer taraftan daha az ekonomik güce sahip olan bireylerin, boşanma aşamasında ve boşanma süreci bittikten sonra desteklenmesini ve ortak çocukların maddi menfaatlerinin eksilmemesini sağlar.

Hukukumuzda nafaka; çocuk için ve eş için olmak üzere ikiye ayrılır. Boşanma sürecinde kadının talebi üzerine tedbir nafakası ve çocuklar için iştirak nafakası; boşanma sona erdikten sonra ise yine maddi gücü olmayan kadının talebiyle yoksulluk nafakası ve ortak çocuklar için iştirak (bakım) nafakasına hükmedilir.

Süresiz nafaka şu an için hukukumuzda yer almaktadır. Boşanma davası bittikten sonra kocanın talebiyle; kadının tekrar evlenmesi ve boşandıktan sonra haysiyetsiz bir hayat sürmesi ve bunun ispatlanması halinde yoksulluk nafakası aynı aile mahkemesi tarafından kesilebilmektedir.

Medeni Kanun’da şu an yer alan süresiz nafaka, benim şahsi kanaatime göre tekrar gündeme gelmemelidir. Çünkü evli kadının yeniden evlense dahi boşandığı eşinden yoksulluk nafakası alması, vicdani kanaatime aykırıdır.

CEZA HUKUKU CAYDIRICI MI?

Türkiye’de son dönemde çocuk istismarı, kadına şiddet ve nitelikli cinsel saldırı suçları kamuoyunun büyük tepkisini çekiyor. Ceza hukukunun bu suçlarla mücadelede yeterince caydırıcı olduğunu düşünüyor musunuz?

Dördüncü sorunun cevabına 2022’de aldığım nitelikli cinsel istismar dosyasından örnek vermekle başlamak istiyorum. 15 yaşındaki genç kızımıza nitelikli cinsel istismar fiilini işleyen kişi halasının eşi olan eniştesidir. Ancak hala daha dosya sonuçlanmamıştır. Süreç önce mağdurun ve tanıkların ifadelerinin alınmasından sonra adeta durmuştu. Çünkü CMK gereği kaçak olan sanığın ifadesi alınmadan dosyada karar verilebiliyordu. Kaçak olan sanık hakkında her duruşmada sadece yakalama kararı çıkmaktaydı. En son savcının talebiyle ve vekil olarak benim ısrarlarımla kırmızı bültenle arama kararı çıkarıldı ve sanık Almanya’da 2025 yılında yakalandı. En son 2025 Haziran’da olan duruşmada ise ağır ceza mahkeme heyeti değişikliği nedeniyle mağdurun ayırt etme gücünden, fiili anlama kabiliyetinin olup olmadığından iyice emin olmak adına mağdur Adli Tıp Kurumuna sevk edildi ve duruşma 2026 Ocak ayına ertelendi.

Ve maalesef hala sanık suçtan ceza alamadı ve halk tabiriyle özgürce sokaklarda ellerini kollarını sallayarak dolaşmaktadır. Uygulamadaki dosyamdan da görüleceği üzere ceza yargılamasındaki uzun prosedürler nedeniyle adalet geç tecelli edebilmektedir.

Bir diğer bahsetmek istediğim ise uygulamada gördüğüm tutarsızlık ve hukuka aykırılık olan keyfi tutuklamalardır. Tutuklama şartları ve tutuklamaya tabi olan katalog suçlar ceza kanunumuzda tek tek sayılmıştır. Ancak sırf sosyal medyada, haber sitelerinde gündem olduğu için bazı suçlara verilen keyfi tutuklamaları hukuka aykırı bulmaktayım.

Ceza hukukunun cinsel istismar, kadına karşı şiddet gibi ciddi suçlar bakımından verdiği cezaların maalesef suçu işleyenler bakımından caydırıcı olmadığı kanaatindeyim. Maalesef bu suçları işleyip cezasını cüzi miktarda çekenlerin tekrar aynı suçları işleme potansiyelinin arttığını unutmamalıyız.

Son çıkan 10. Yargı Paketi kapsamında gelen kısmi af kapsamında da her ne kadar bu cinsel istismar, kadına karşı şiddet gibi suçlar kapsam dışı kalsa da cezaevlerindeki doluluk sebebiyle henüz ıslah edilmeyen suçluların cezaevlerinden salıverilmesi bu ciddi suçların işlenmesine de davetiye çıkaracağının kanaatindeyim.

BOŞANMA SÜRECİNDE VELAYET KONUSU!

Boşanma sürecinde çocukların velayeti ve ebeveynler arası iletişim en hassas konulardan biri. Mahkemeler bu süreçte çocuğun üstün yararını ne ölçüde dikkate alıyor? Uygulamada ne tür sorunlar yaşanıyor?

Boşanma sürecinde Sosyal İnceleme Raporu (SİR) alınır. Sosyal İnceleme Raporu, çekişmeli boşanma davasında taraflar arasında velayet hususunda uyuşmazlık bulunması durumunda çocuğun üstün yararı gereği ortak çocuğun velayetinin hangi tarafta kalması ve taraflar arasındaki kişisel görüşü düzenleyen sosyal çalışmacı, pedagoglar tarafından düzenlenen rapordur.

SİR sayesinde geçici velayet, velayet ve kişisel görüş anlaşmazlıkları giderilmiş olunuyor. Aile mahkemesi hakimleri daha çok evli ve çocuğu olan hakimlerden oluşur. Çünkü aile yapısıyla ilgili empati yapabilmeleri ve daha sağlıklı kararlar alabilmeleri içindir.

Boşanma davasında ortak çocuğun velayeti, çocukların taraflarla kişisel ilişki tesisi ve çocuklara verilecek nafaka miktarlarında mutlaka çocuğun üstün yararı ilkesi gözetilir. Çocuk Koruma Kanunu’nda da özellikle çocukların üstün yararı ilkesi gözetilerek hakları koruma altına alınmıştır.

Velayet konusunda boşanma davalarımda sıklıkla gördüğüm üzere anne daha çok çocukların velayetini alır. Babalar çocuk bakımı ve yetiştirilmesi konusunda biraz yetersiz kalmaktadırlar.

Çocukla kişisel ilişki tesisi konusuna da değinecek olursak, eskiden icra takibi ve icra kanalı marifetiyle çocukla kişisel ilişki tesisine karar verilen taraf icra kanalına başvurmaktaydı. Ancak değişen kanunla, hakkında çocukla kişisel ilişki kurulmasına karar verilen hak sahibi ebeveyn; adliyeler içerisinde yer alan Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlüğüne başvuru formunu doldurarak ve gerekli belgeler ile başvuruda bulunabilirler.

Müdürlük tarafından uygun görülen yerde taraflar bir araya getirilip kişisel ilişkinin tesisi sağlanmaktadır.

Son olarak boşanma davalarında duruşmalarda geçici velayete karar verildiğinde, çocuğun maalesef adliyeden diğer ebeveyn tarafından kaçırılmaya çalışıldığına ve çocuğun menfaatinin zedelendiğine üzülerek tanık olmuş bulunmaktayım.