Diyanet İşleri Başkanlığı, 27 Haziran 2025 Cuma hutbesinde “Kamu Hakkı Dokunulmazdır” başlığıyla önemli mesajlar verdi. Türkiye genelindeki camilerde okunan hutbede, kamu mallarına el uzatmanın sadece haksızlık değil, aynı zamanda büyük bir zulüm ve günah olduğu ifade edildi.
Hutbede, kamu mallarının sadece bugünün değil, henüz doğmamış çocukların, yetimlerin ve toplumun tüm ihtiyaç sahiplerinin hakkı olduğu hatırlatıldı.
Diyanet’ten Önemli Çağrı: Kamu Malına Saygı Gösterilmeli
Hutbede Kur’an-ı Kerim’de “Gulül” olarak tanımlanan hazine, belediye, vakıf ve dernek mallarına el uzatmanın insanı dünyada zillete, ahirette ise büyük azaba sürükleyen ağır bir vebal olduğu belirtildi. Yüce Allah’ın, “Kim kamu malına ihanet ederse, kıyamet günü günahı boynuna asılı gelir” buyurduğu hatırlatıldı.
Son dönemde kamu hakkı ihlallerine dikkat çekilen hutbede, kamu kurum ve kuruluşlarının mallarını zimmete geçirmek, işgal etmek ya da yasa dışı kazanç sağlamak “ateşten bir korla karnı doldurmak” olarak nitelendirildi.
Hutbede ayrıca, kamu kaynaklarının israf edilmesinin, görevlerin aksatılmasının hem vebal hem de günah olduğu vurgulandı. Torpil, adam kayırma ve yolsuzluk gibi uygulamaların gençlerin geleceğini çaldığı ifade edildi.
Hutbede dijital mecralarda yalan ve yanıltıcı haberlerle kamu zararına manipülasyon yapılmasının haram olduğuna dikkat çekildi. Ayrıca bir işi yapmak için gereksiz yere fazla personel istihdam etmenin kamu kaynaklarını israf etmek anlamına geldiği belirtildi.
Kamu Malına El Uzatanlar Kıyamette Cehennem Azabıyla Karşılaşacak
Hutbe, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v) “Kamu malından haksız kazanç sağlayanlar için kıyamet günü ancak cehennem azabı vardır” sözleriyle sona erdi.
Diyanet’in bu çağrısı, toplumun tüm kesimlerine kamu hakkına sahip çıkma ve kamu malına saygı gösterme sorumluluğunu hatırlatıyor.
Diyanet’in vurguladığı gibi, kamu mallarına yapılan her türlü haksız müdahale, sadece bireysel değil, toplumsal düzeyde de büyük zararlara yol açıyor. Bu nedenle “kamu hakkı dokunulmazdır” mesajı, hem bireylerin hem de kurumların hassasiyetle üzerine düşmesi gereken bir sorumluluk olarak öne çıkıyor.