Hayatının baharında, ekranların tanınan yüzü, genç bir kadın... Nihal Candan, uzun süredir mücadele ettiği anoreksiya hastalığı nedeniyle 23 kiloya kadar düştü. Ve sonunda, bu beden daha fazla dayanamadı. Güzelliğin, estetiğin, kusursuzluğun kutsandığı bir çağda, Nihal Candan göz göre göre ölüme sürüklendi. Şimdi geriye bir soru kaldı: Bu ölüme kim sebep oldu?

Dayatılan Güzellik Uğruna...
Toplum, tarih boyunca kadınlara “güzel olmalısın” dedi. Ama neyin güzel olduğunu da hep toplum belirledi. Rönesans döneminde ayva göbekli kadınlar güzeldi. Victoria döneminde ince bel uğruna kadınlar nefeslerini sıkıştıran korselere girdi. 21. yüzyılda ise filtreli fotoğraflar, kusursuz bedenler ve dijital illüzyonlar güzelliğin yeni tanımı oldu. Ve bu tanım, kadınlara dayatıldı.
Klinik Psikolog Gökhan Ergür’ün de dediği gibi, sosyal medya artık bir “ışıklı vitrin”. Herkesin mutlu, zengin ve güzel göründüğü ama gerçeklerin tezgâh altına gizlendiği bir dünya. Özellikle ergenlik çağındaki gençler bu vitrinin içinde kendilerini kaybediyor. Ruhsal boşluklarını başkalarının beğenileriyle doldurmaya çalışıyor. Beğenilmek, görünmek, onaylanmak... Ve nihayetinde var olmak için yok olmaya razı olmak.

Güzellik Algısının Genç Kadınlar Üzerindeki Psikolojik Tahribatı: Sosyal Medya Zorbalığı ve Anoreksiya
Nihal Candan’ın yaşadığı yalnızca bir fiziksel hastalık değildi. Bu, bir çağın hastalığıydı. Adı: dijital güzellik zorbalığı. Bir kişinin kilosu, yüzü, burnu, beli sosyal medya tarafından değerlendiriliyor, notlanıyor, yargılanıyor. Güzelliğin yalnızca tek bir tanımı olduğu fikri, farklı olan herkesi “çirkin” ilan ediyor. Oysa Anadolu gibi çok kültürlü bir coğrafyada güzelliğin de yüzlerce şekli, rengi, sesi olmalıydı.
Ama olmadı.
Nihal Candan, “fazla zayıf” olduğu için değil, "yeterince güzel" olmaya çalıştığı için bu hale geldi. Ve toplum, ekranlar, sosyal medya, dijital rol modeller bu ölüme susarak ortak oldu.

Kusurlarıyla Güzel Olan İnsanlar Nereye Gitti?
Bugün, metropollerde birbirine benzeyen kadınlar ve erkekler görüyoruz. Filtrelerle pürüzsüzleştirilmiş ciltler, cerrahi müdahaleyle şekillenmiş yüzler, aynı mimikler, aynı stiller… Oysa insana değer katan şey kusurlarıdır. Ve artık çocuklar bile doğallığı değil, "tasarlanmış güzellik" hayalini kuruyor. Amerika’da mezuniyet hediyesi olarak estetik operasyonlar veriliyor. Bu tablo ürkütücü değil mi?

Peki Ya Gençler?
Güzellik algısı, dijital zorbalık ve sosyal medya baskısı; en çok da ergenleri vuruyor. Çünkü bu dönem, kimlik inşasının en hassas olduğu zaman. Ergen, fiziksel gelişimini anlamlandırmaya çalışırken karşısında hep mükemmel vücutlar, kusursuz yüzler görüyor. Ve kendisine yabancılaşmaya başlıyor. Bu yabancılaşma, depresyon, yeme bozuklukları ve ne yazık ki bazen ölümle sonuçlanıyor.
Tıpkı Nihal Candan’da olduğu gibi...

Tek Bir Güzel Yok!
“Tek bir güzel yoktur!” Bu cümle, bu çağın manifestosu olmalı. Çocuklara, gençlere, kadınlara hep birlikte anlatmamız gereken şey bu: Kusurlar güzelliktir. Güzellik tek bir kalıba sıkıştırılamaz. Ve hiçbir genç, hiçbir kadın, “güzel olmak için” hayatından olmamalı.
Nihal Candan’ın ölümü, bir son değil; bir uyarı, bir çığlıktır. Sessiz kalınmamalı.
Kaynak: 2 Eylül (Emine Merve Özdemir), Yeşilay (Klinik Psikolog Gökhan Ergür), İşçi Haber