HAVVA YORGANCI /

Soruyla başlayan bu kitap sizi bir cevaba götürüyor; Sevgi.

Benjamin Button'un tuhaf hikayesi: Bir gün sanki hiç doğmamış gibi... Benjamin Button'un tuhaf hikayesi: Bir gün sanki hiç doğmamış gibi...

04.10.2019, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 112 syf 188bin okunma sayısı

YAZAR: Lev Tolstoy, 1828 yılında doğdu. Toprak sahibi, soylu bir ailenin oğluydu. Çocuk yaşta anne ve babası öldüğü için, akrabaları tarafından yetiştirildi. 16 yaşında Rusya’daki Kazan Üniversitesi’ne girdi ama bir süre sonra, resmi eğitime duyduğu tepki nedeniyle oradan ayrıldı ve topraklarını yöneterek kendi kendini eğitmeye karar verdi. 1862 yılında Sofya Andreyevna Bers ile evlendi, on üç çocuğu oldu.

İnsan Neyle Yaşar, Tolstoy'un 1885'te yazdığı kısa bir öykü kitabı, 6 hikayeden oluşmaktadır. Kitap adını ise ilk hikayesinden almakla birlikte okura kendini sorgulatması, insana yakışır bir ömrün temelini oluşturan değerleri hatırlatması müthiş bir etkiyle yüreğe iyilik tohumları ekiyor. Gündelik hayatta takıldığımız ve hiçbir önemi olmayan şeylerin cazibesine kapılıp anlar da asılı olan iyiliğin mucizesinden mahrum oluşumuzu ve mahrumiyet yaşatmanın bizlere verdiği kayıpları gözümüze sokmuş Rus yazar Lev Nikolayeviç Tolstoy.

Karısına ve çocuklarına bakmak zorunda olan fakir ayakkabıcı Semyon yoksulluk çekmektedir. Bir gün evine post alıp götüremediği için üzülüp dururken, kilise kenarında çırılçıplak yatan bir adam görür. Kendisiyle çelişir acaba bu adama yardım etmem gerekiyor mu diye bir an korkar ve yoluna devam eder. Sonra yarı yolda vicdan azabı çekip, yaralı adamın yanına döner. Orada çırılçıplak bir kenara sinmiş bu adamı üzerindeki kaftanını giydirerek evine götürür; yedirir, içirir. Yaptığı işi öğretir. Mihail, Semyon’un ona öğrettiği her şeyi çabucak kavrar ve ayakkabıcıya büyük yardımı dokunur. O geldikten sonra işler açılır ve Semyon’un ünü yayılır, evinde bolluk bereket düşer. Öyle ki başından beri bir farklılık olduğu belli olan Mihail’in bir gün onu terk etmesinden çok korkar.

İkiz kız çocuğu dünyaya getiren bir annenin canını almakla görevlendirilen bir Melek’tir Mihail. Eşini ve tüm ailesini kaybetmiş bu kadın Mihail’i karşısında gördüğün de canını almak için görevlendirilmiş melek olduğunu anlayıp;  ‘Canımı alma, çocuklarımı büyütmeyi, beslemeyi, yürüdüklerini görmeyi nasip et! Babasız, anasız çocuklarım yaşayamaz’ diye yalvarır. Mihail kadının gözyaşlarına kayıtsız kalamayıp bu emri yapamadan geri döner. Allah tarafından, verilen emre uymadığı için cezalandırılmak üzere, dünyaya insan olarak ve 3 soruyla gönderilir."İnsanda ne var? İnsana ne verilmemiştir? İnsan neyle yaşar?" soruları... İnsanlardan yardım gördükçe ilk sorunun cevabının "sevgi" olduğunu öğrenir. İkinci sorunun cevabı ise neye ihtiyacı olduğunu bilme yetisi. Ve son olarak insanların içinde yaşayan Allahı’ı görünce insan neyle yaşar anlıyor. Soruların cevaplarını bulduğunda tekrar meleğe dönüşüp semaya yükseliyor.

"İnsanlar sadece kendi hayatları için kaygılandıkları, kendilerini kolladıkları için yaşar sanırdım, oysa onları yaşatan tek şey sevgiymiş."

Sizce de böyle mi? Yorumlarda buluşalım. Sanatla, kitapla ve sevgiyle kalın.