Yaklaşık 600 bin kamu işçisini ilgilendiren 2025-2026 dönemine ait Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü imzalandı. Ancak protokolde yer alan düzenlemeler, hem taban ücret hem de seyyanen zam açısından sendikalar ve hükümet yetkilileri tarafından olumlu bir adım olarak sunulsa da, sahadan yükselen tepkiler bu açıklamalarla örtüşmüyor.
Yeni Taban Ücret ve Seyyanen Zam Düzenlemesi
Toplantıda alınan karara göre:
Günlük brüt taban ücret 1400 TL olarak belirlendi.
Bu miktarın altında kalan tüm işçi ücretleri bu seviyeye çıkarılacak.
Taban ücretin üzerinde ücret alanlara ise günlük 40 TL seyyanen zam yapılacak.
Taban ücret artışından faydalananlar ise bu seyyanen zamdan yararlanamayacak.
Zam Takvimi ve Enflasyon Farkı
2025 yılı için:
İlk 6 ay: %24 zam
İkinci 6 ay: Günlük 50 TL seyyanen zam ve ardından %11 zam
2026 yılı için:
İlk 6 ay: %10 zam
İkinci 6 ay: %6 zam
Ayrıca, yıllık enflasyonun zam oranını aşması durumunda, aşan kısım bir sonraki dönem zammına enflasyon farkı olarak eklenecek. Mart 2025 itibarıyla geçerli olacak toplu sözleşmelere, önceki dönemden kaynaklı %3,68 ek zam yansıtılacak. Sözleşme yürürlük tarihi farklı olanlar için bu oran, orantılı olarak hesaplanacak.
Ek Prim Düzenlemeleri
Bazı kurumlarda çalışan işçilere %7, diğerlerinde %3 ilave prim verilecek.
Bu primler mevcut primlerin üzerine eklenecek.
Ücret seviyesi düşük kalan işyerlerinde giriş ücretleri yeniden düzenlenecek.
kamu işçilerinden YÜKSELEN TEPKİLER
Ancak protokolün imzalanmasının hemen ardından kamu işçilerinden ve bazı sendika temsilcilerinden sert tepkiler geldi. Özellikle TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay ve HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, hedefteki iki isim olarak öne çıktı.
Tepkilerin öne çıkan başlıkları şöyle:
‘İşçiye Sormadan İmza Attınız’
Pek çok kamu işçisi sosyal medyada ortak bir dil kullandı:
“İşçiye sormadan, sefaleti dayatan bir protokol imzalandı. Bu protokol bizim onayımız olmadan atılmış bir ihanettir.”
İşçiler, greve çıkmaya hazırlanırken, protokolün gece yarısı ani bir şekilde imzalanmasına tepki gösterdi. Bir işçi sosyal medyada şöyle yazdı:
“Grev kararları 50 lira içinmiş. Siyaset işçiye tercih edildi.”
‘50 TL İçin mi Grev Yaptık?’
İmzalanan protokoldeki günlük 50 TL seyyanen zam, kamu işçileri tarafından yeterli görülmedi.
“8 aylık mücadele 50 TL için miydi?” sorusu sosyal medyada sıkça tekrarlandı.
Bazı kullanıcılar ise bu zammı “sadaka” olarak nitelendirdi.
Sağlık İşçileri Tepkili: Yine Yok Sayıldık
Sağlık-Sen Genel Başkanı Mahmut Faruk Doğan'ın da desteklediği açıklamalarda, sağlık ve sosyal hizmet işçilerine yalnızca %3 ilave prim verilmesi eleştirildi.
Üniversite hastanelerinde görev yapan işçilerin yok sayıldığı ifade edildi.
‘Sarı Sendikalar İşçiyi Sattı’
Bazı işçi grupları ve sendikal muhalefet, TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ’i “sarı sendika” olarak niteleyerek şu ifadeleri kullandı:
“Bu protokol, işçiyi derinleşen yoksulluğa mahkûm etti. 50 TL’lik zam kazanım değil, işçiye hakarettir.”
‘Sözde Değil, Gerçek Sınıf Sendikacılığı Şart’
Kimi sendika temsilcileri ise bu süreci bir dönüm noktası olarak değerlendirerek, “sınıf bilinci” ve “grev hakkının gerçek anlamda kullanımı” çağrısında bulundu.
“Ya sarı sendikaların denetiminde oyalamalara razı olunacak, ya da işçi kendi sendikasını kurarak mücadelesini verecek” görüşü yaygınlık kazandı.
TİS Süreci Bitse de Tepkiler Bitmiyor
Süreç sona ermiş görünse de kamu işçileri, sendikalara yönelik tepkilerini dile getirmeye devam ediyor:
“Toplu istifa” çağrıları yapılıyor.
Protokolün “rezil bir anlaşma” olduğu, işçilerin yoksulluk sınırının altına itildiği vurgulanıyor.
Sosyal medyada sıkça paylaşılan bir ifade ise şu oldu:
“Masada işçiyi sattınız, bunun hesabını vereceksiniz!”
Süreç Bitti, Mücadele Bitmedi
Kamu Çerçeve Protokolü’nün imzalanmasıyla birlikte resmi süreç tamamlandı. Ancak hem taban ücret, hem seyyanen zam hem de sendikal temsil açısından işçiler arasında ciddi bir güven kaybı oluştuğu görülüyor.