Yazılı ve görsel spor basını başta olmak üzere sıkça duymuş olduğumuz lisanslı futbolcu menajerliği günümüzün popüler mesleklerinden birisi haline gelmiştir. Lisanslı futbolcu temsilcisi, profesyonel oyuncuları, bir sözleşme hakkında görüşmeler yapmak amacıyla bir kulübe karşı ya da bir kulübü, bir sözleşme hakkında görüşmeler yapmak amacıyla diğer bir kulübe karşı temsil eden kişilerdir. Lisanslı futbolcu menajerliği görünüşte oyuncudaki yeteneği keşfedip oyuncuyu başka kulübe transfer etmek olarak anlaşılmaktadır.

Lisanslı Menajerlik Sistemi

2001 yılına kadar “FİFA Menajerliği” adı altında verilen lisans bu yıldan sonra federasyonlarca düzenlenen yazılı sınav ve çeşitli kriterlere sahip olma koşulu ile gerçek kişilere bağlı bulundukları federasyonlarca verilmektedir. Lisanslı menajerlik sistemi; dünyada gerçekleşen transfer piyasasını kontrol altında tutmak ve olumsuz bir durum karşısında futbolcu veya kulüplerin zararlarını karşılamak amacıyla oluşturulmuştur. Türkiye Futbol Federasyonu tarafından düzenlenen “Lisanslı Futbolcu Temsilcisi Belirleme Sınavı”  her yıl Mart ve Eylül ayında aynı gün ve saatte gerçekleştirilmektedir.

Futbolcu temsilcisi, temsil ettiği kulüp veya futbolcu ile yazılı bir sözleşme yapmak ve faaliyetlerini bu sözleşmeye uygun olarak yürütmek zorundadır. Futbolcu temsilcisine ödenecek ücret tutarının ve ödeme koşullarının sözleşme ile belirlenmesi zorunludur. Lisanslı bir menajerin hizmetinden yararlanan kulüp ve futbolcular; menajerin faaliyetinden doğacak tüm risklere karşı güvence altındadır. Federasyon nezdinde temsil edilirler.

Ödeme koşulları ve komisyon tutarları belirli bir şablon içerisinde hazırlanır ve federasyonlarca kayıt altına alınır. Ödemelerde anlaşmazlıkların önüne geçilir. Temel olarak FİFA ve Ulusal Federasyonların belirlediği kurallara göre temsil edilir ve cezai bir durum oluşturacak durumlardan uzak tutulurlar. Özellikle FIFA ve Federasyonların bu sisteme katı kurallar getirmesinin sebebi transfer piyasasını kayıt altına almak, kendi talimat ve yönetmeliklerini bilen ve risklere karşı sigortasını yaptıran kişilere yer vererek doğabilecek riskleri önlemek ve kara para aklamasına karşı önlem almaktır. Lisanslı menajerler, belge düzenlemek ve oyuncularını federasyonlara bildirmek zorundadırlar.

Lisanslı Futbolcu Menajerliği Faaliyeti Sonucunda Elde Edilen Gelirin Niteliği

Gelir vergisinin konusunu gerçek kişilerin elde ettiği gelirler oluşturur. Gelir, bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarıdır. Gelir vergisine tabi kazanç ve iratlar ise, 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 2. Maddesi’nde yedi gelir unsuru olarak sırasıyla; ticari kazançlar, zirai kazançlar, ücretler, serbest meslek kazançları, gayrimenkul sermaye iratları, menkul sermaye iratları, diğer kazanç ve iratlar şeklinde tek tek sayılmak suretiyle belirlenmiştir. Buna göre, bir kazanç ve iradın gelir vergisine tabi tutulabilmesi için yukarıda sayılan yedi gelir unsurundan birine dahil olması gerekir. Bu bakımdan lisanslı futbolcu menajerliği faaliyetinden elde edilen gelirin niteliğinin belirlenmesi, yukarıda sayılan hangi gelir unsuruna ilişkin olduğunun belirlenmesi gerekmektedir. Bu göre Türkiye Futbol Federasyonu’na bağlı olarak lisanslı futbolcu menajerliği faaliyetinden elde edilen kazancın hangi gelir unsuruna dahil olduğu, diğer bir ifade ile söz konusu kazancın serbest meslek kazancı mı, ticari kazanç mı yoksa ücret geliri olarak mı vergilendirileceği hususu önem kazanmaktadır.

UEFA Avrupa Ligi'nde yarı final heyecanı başlıyor UEFA Avrupa Ligi'nde yarı final heyecanı başlıyor

Lisanslı Futbolcu Menajerliği Faaliyetinin Gelir Vergisi Karşısındaki Durumu

Gelir Vergisi Kanunu’nun “Serbest Meslek Kazancının Tarifi” başlıklı 65. Maddesine göre; her türlü serbest meslek faaliyetinden doğan kazançlar serbest meslek kazancıdır. Serbest meslek faaliyeti; sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır. Ayrıca, tahkim işleri dolayısıyla hakemlerin aldıkları ücretler ile kolektif, adi komandit ve adi şirketler tarafından yapılan serbest meslek faaliyeti neticesinde doğan kazançlar da serbest meslek kazancı olarak kabul edilmiştir. Buna göre, bir faaliyetin serbest meslek faaliyeti olup olmadığı faaliyetin;

· Sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanması,

· Ticari mahiyette olmaması,

·Bir işverene bağlı olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılması,

·Devamlı olması unsurlarını taşıyıp taşımadığına bağlı bulunmaktadır.

Bu unsurlar, bir taraftan serbest meslek kazancı ile ticari kazanç, öte yandan serbest meslek kazancı ile ücret ilişkisinin sınırlarını belirlemektedir. Ayrıca faaliyetin devamlı olması özelliği de serbest meslek faaliyetini, arızi olarak yapılan serbest meslek faaliyetinden ayırmaktadır. Ayrıca aynı Kanun’un 66. Maddesinde de;  serbest meslek faaliyetini mutat meslek halinde ifa edenler, serbest meslek erbabı sayılmışlardır.

Buna göre lisanslı futbolcu menajerliği faaliyeti yukarıda belirtilen şartlarda gerçekleştiriliyorsa, söz konusu faaliyetin serbest meslek faaliyeti, bu faaliyeti mutat meslek halinde ifa edenlerin serbest meslek erbabı olarak değerlendirilmesi ve bu faaliyet dolayısıyla elde edilecek kazancın serbest meslek kazancı hükümlerine göre vergilendirilmesi gerekmektedir.

Faaliyetin İşverene Tabi Olmaksızın Şahsi Sorumluluk Altında Kendi Nam Ve Hesabına Yapılması

Faaliyetin “işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılması” şartı özellikle elde edilen gelirin serbest meslek kazancı mı yoksa ücret mi olduğunun tespiti hususunda önem taşımaktadır. Gelir Vergisi Kanunu’nun 61. Maddesinde, “Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.” şeklinde tanımlanmıştır. Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere gerek ücret gerek serbest meslek kazancı emeğe dayanan gelir unsurlarıdır. Serbest meslek kazançlarında emek; bir işverene tabi olmaksızın, şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına değerlendirilmektedir. Bir işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışılması halinde ise elde edilen gelir, ücrettir.

Uygulamada bazı durumlarda ücret ile serbest meslek kazancının ayırımında zorluklarla karşılaşılmaktadır. Bu durumda yukarıda da belirtildiği gibi esas alınacak en önemli ölçüt; iş yerine bağlılık ve işverene tabiliktir. İş yerine bağlılıktan maksat; kendisine ait olmayan bir organizasyonun işyerinde çalışılmasıdır. İşverene tabilikten maksat ise; işverenin hizmet veren üzerinde hiyerarşik bir kontrol ve yaptırım uygulama hakkının bulunup bulunmamasıdır. Bu unsurların bulunmaması halinde, gelir vergisi açısından işverene tabi olarak işveren-hizmet veren ilişkisinden bahsedilemez.

Ücret-serbest meslek kazancı ayırımının önemi, vergilendirme ile ilgili ödevlerin yerine getirilmesinde ortaya çıkmaktadır. Zira faaliyetin bir hizmet akdi kapsamında bir işverene tabi ve bir işyerine bağlı olarak sürdürülmesi halinde elde edilen gelir ücret olarak vergilendirileceğinden, bu durumdaki bir mükellefin defter tutma, makbuz düzenleme, katma değer vergisi ve geçici vergi yükümlülükleri söz konusu olmayacaktır. Gelir vergisi beyannamesi verme yükümlülüğü ise, Gelir Vergisi Kanunu’nun ücretlerin vergilendirilmesine ilişkin hükümlerinin gerektirdiği koşullarda doğabilecektir. Aynı şekilde, serbest meslek faaliyetinin arızi olarak yapılması halinde de, mükellefin katma değer vergisi ve geçici vergi yükümlülüğü bulunmadığı gibi defter tutma ve makbuz düzenleme zorunluluğu da söz konusu değildir. Faaliyetin sürekli olması halinde ise, bütün bu yükümlülüklerin yerine getirilmesi gerekmektedir.

Faaliyetin Ticari Özellikte Olmaması

Serbest meslek faaliyetinin varlığından söz edebilmek için kanun koyucunun aradığı diğer bir unsur ise yapılan faaliyetin ticari mahiyette olmamasıdır. Bu unsuru açıklayabilmek için ticari faaliyeti tanımlamak ve ticari faaliyet ile serbest meslek faaliyetinin farklarını ortaya koymak gerekmektedir. Gelir Vergisi Kanunu’nun 37. Maddesinde, ticari kazanç; “Her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançlar ticari kazançtır.” şeklinde tanımlanmış, fakat ticari faaliyetin tanımına aynı Kanun’da yer verilmemiştir.

Bu durumda ticari faaliyetin tanımı açısından, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 11. ve izleyen maddelerinde yer alan düzenlemelere bakmak gerekmektedir. Türk Ticaret Kanunu’nda, bir ticarethane veya fabrika yahut ticari şekilde işletilen diğer bir müesseseyi ilgilendiren bütün muamelelerin ticari faaliyet olduğu belirtilmiştir. Bir faaliyetin ticari faaliyet olarak değerlendirilebilmesi için;

·Faaliyetin yerine getirilmesinin sermaye ve emeğe dayanıyor olması,

·Faaliyeti devamlı olması (Bit takvim yılı içinde birden fazla tekrarlanan veya birden fazla takvim yılında tekrarlanan işlemlerde de devamlılık olduğu kabul edilecektir.)

·Gelir getirici faaliyetin bir organizasyon içinde yapılmış olması

· Müessesenin ticari ve sınai bir müessese şekil ve mahiyetinde olması gerekmektedir.

Bu tanım ve özelliklerden hareketle serbest meslek faaliyeti özelliklerini taşıyan bazı faaliyetlerden elde edilen gelirlerin, ticari kazanç olarak vergilendirilmesi söz konusu olacaktır. Örneğin; bir doktorun muayenehanesinde yaptığı doktorluk faaliyeti serbest meslek faaliyeti sayılmakta iken, özel hastane işletmek suretiyle aynı faaliyetleri sürdürmesi ticari faaliyet sayılmaktadır. Zira özel hastane işletilmesi, ticari bir organizasyon içermekte ve ticari şekilde işletilen bir müessese özelliği taşımaktadır. Serbest meslek faaliyetinin tipik özelliği, faaliyetin ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanmasıdır.

Her ne kadar ilgili kanun hükümlerinde yukarıda belirtildiği şekilde belirlemeler yapılmış olsa da, uygulamada bazı durumlarda ücret ile serbest meslek kazancının,  serbest meslek kazancı ile ticari kazancın ayırımında zorluklarla karşılaşılmaktadır. Bu durumda esas alınacak en önemli ölçüt; iş yerine bağlılık ve işverene tabiliktir. İşyerine bağlılıktan maksat; kendisine ait olmayan bir organizasyonun işyerinde çalışılmasıdır. İşverene tabilikten maksat ise; işverenin hizmetli üzerinde hiyerarşik bir kontrol ve yaptırım uygulama hakkının bulunup bulunmamasıdır. Bu unsurların bulunmaması halinde, gelir vergisi açısından işverene tabi olarak işveren-hizmetli ilişkisinden bahsedilemez. Dolayısıyla, serbest meslek faaliyeti bir yönüyle ticari kazanç bir yönüyle de ücret geliri ile ilişkili bir durumdadır. Serbest meslek kazancını belirleyen saik daha çok, işverene tabi olup olmadığının yanı sıra sermayeden ziyade ilmi ya da mesleki bilgiye veya ihtisasa dayalı olup olmamasına bağlıdır. Ticari faaliyette, sermaye ve emekten oluşan sürekli bir organizasyon mevcut olup, bu organizasyon içindeki sermaye ve emeğin payı, yapılan faaliyetin türüne, niteliğine ve büyüklüğüne bağlı olarak değişkenlik gösterebilmektedir. Serbest meslek faaliyetinde, ticari kazançtan farklı olarak sermaye değil şahsi mesai, ilmi veya mesleki bilgi ya da ihtisas ön plana çıkmaktadır. Ücret gelirinde ise işverene tabi olma ve belirli bir iş yerine bağlı olma niteliği ön plana çıkmaktadır. Buna göre Türkiye Futbol Federasyonu’na bağlı olarak lisanslı futbolcu menajerliğinden elde edilen kazancın serbest meslek kazancı mı yoksa ticari kazanç olarak mı vergilendirilmesi gerektiği hususuna gelince söz konusu faaliyetin;

·Ticari bir organizasyon kapsamında yürütülmesi halinde elde edilen gelirin ticari kazanç olarak,

· Ticari bir faaliyet kapsamında yürütülmemesi ve işverene tabi olmaksızın kendi nam ve hesabına yapılması halinde elde edilen gelirin serbest meslek kazancı olarak,

Bir işverene tabi olarak ve belirli bir iş yerine bağlı olarak yapılması halinde elde   edilen gelirin ücret olarak vergilendirilmesi gerekmektedir.