Columbia Üniversitesi ve Howard Hughes Tıp Enstitüsü iş birliğiyle yürütülen çarpıcı bir araştırma, kilo alımının ardındaki biyolojik mekanizmaları gözler önüne serdi. Bilim insanları, insan dilindeki şekerli tatları algılayan reseptörlerin detaylı yapısını üç boyutlu olarak haritalandırmayı başardı. Araştırmaya göre, tatlıya olan düşkünlük yalnızca damak zevkiyle değil, evrimsel bir yönelimle açıklanıyor.
Şeker Arzusu Genetik Kodlamada mı Gizli?
Tatlı tatları algılayan reseptörlerin, diğer tatlara göre daha düşük hassasiyette çalışacak şekilde evrimleştiği ortaya kondu. Bu da insanın enerji yoğun besinlere yönelmesini kolaylaştırmak için oluşmuş bir biyolojik adaptasyon olabilir. Reseptörlerin bu özel yapısı, farklı kimyasal yapıdaki tatlıları dahi algılayabilmelerine olanak tanıyor.
Columbia Üniversitesi'nden Dr. Juen Zhang, bu reseptörlerin moleküler düzeyde anlaşılmasıyla birlikte “iştahı yönlendirebilecek yeni moleküller” tasarlanabileceğini belirtti.
Yapay Tatlandırıcılar Neden Yeterince Tatmin Etmiyor?
Mevcut yapay tatlandırıcıların çoğu, bu tatlılık reseptörleriyle yeterli düzeyde bağ kuramadığı için şeker ihtiyacını tam anlamıyla bastıramıyor. Ancak Zhang ve ekibi, kriyo-elektron mikroskopi yöntemiyle reseptörün "bağlanma cebi" olarak adlandırılan bölgesini net biçimde görüntüledi. Bu keşif, kişisel tat hassasiyetinin neden değiştiğini de açıklayabilir.
Araştırmanın dikkat çeken bir başka yönü ise tat reseptörlerinin yalnızca dilde değil, vücudun çeşitli bölgelerinde de bulunduğunun belirlenmesi. Columbia Zuckerman Enstitüsü’nden Dr. Anthony Fitzpatrick, bu yapının vücut metabolizması üzerindeki etkilerine dikkat çekerek, “Tat yalnızca bir his değil, tüm sistemin parçası” yorumunda bulundu.
ABD başta olmak üzere birçok ülkede obezite büyük bir halk sağlığı sorununa dönüşmüş durumda. Aşırı şeker tüketimi, özellikle karın bölgesinde ve kalp çevresinde yağ birikimine yol açarak kalp hastalıkları riskini artırıyor. Bu nedenle tat algısını düzenlemeye yönelik bilimsel gelişmeler, sadece bireysel kilo kontrolünü değil, toplum sağlığını da doğrudan etkileyebilir.
Tat Kontrolü ile Sağlıklı Yaşama Bir Adım Daha Yakın Mıyız?
Araştırma ekibinden Andrew Chang, “Bilimi ileriye taşıyarak insanlara yardımcı olmanın yollarını arıyoruz” sözleriyle, bu çalışmanın sadece teorik değil, pratik faydalar sunma potansiyeline dikkat çekiyor. Gelecekte geliştirilecek tat kontrol mekanizmaları, hem daha az şeker tüketilmesini sağlayabilir hem de daha kalıcı kilo yönetimi stratejileri sunabilir.