Yalova'da hafriyat çalışmasında Roma döneminden kalma 1800 yıllık mermer stel bulundu

Yalova'nın Çiftlikköy ilçesinde fabrika arazisinde hafriyat yapılırken Roma dönemine ait 1800 yıllık mermer mezar steline rastlandı.

Taşköprü beldesinde bir fabrikanın genişletilmesi için iş makinesiyle kazı yapan ekipler, yıllardır duran molozların arasında tarihi eser parçası görünce çalışmayı durdurup jandarmaya durumu bildirdi.

Kazı alanına gelen Taşköprü Jandarma Karakol Komutanlığı görevlilerinin çağrısı üzerine Yalova Müze Müdürlüğü ekiplerince bölgede inceleme yapıldı.

İkiye bölünmüş yaklaşık 2,5 metre uzunluğundaki stelin üzerindeki kabartma insan figürü ve yazılarını inceleyen ekipler, eserin Roma dönemine ait olduğunu belirledi.

Yaklaşık 40 yıl önce nereden getirildiği belli olmayan molozların arasından çıkan ve 1800 yıllık olduğu tahmin edilen tarihi eser, vinç yardımıyla çıkarılarak Müze Müdürlüğüne götürüldü.

Roma döneminde bir aileye ait olduğu ve aile mezarlığı için yaptırıldığı değerlendirilen eserin üzerindeki yazıların okunması, figürlerin anlamının ortaya çıkarılması için ilgili çalışma başlatıldı.

Samsun'da inşaat kazısından Helenistik ve Roma dönemlerine ait yerleşke çıktı

Samsun'un İlkadım ilçesinde inşaat için yapılan kazı sırasında Helenistik, Roma ve Doğu Roma dönemlerine ait olduğu değerlendirilen yerleşke bulundu.

Tepecik Mahallesi'nde başlatılan konut projesi çalışmaları sırasında tarihi kalıntılara rastlanması üzerine Samsun Müze Müdürlüğü yetkililerine haber verildi.

Müze arkeologları tarafından yürütülen çalışmada, Helenistik, Roma ve Doğu Roma dönemlerine ait olduğu değerlendirilen kalıntılar gün yüzüne çıkarıldı.

Kalıntıların en önemli bölümünü ise altyapı sistemi ve su kanalı oluşturuyor. Sikke, seramik parçaları, çatı kiremit, mezar ve mimari kalıntıların bulunduğu alanın eski dönemlerde yerleşim alanı olarak kullanıldığı tahmin ediliyor.

İlkadım Belediyesi tarafından koruma altına alınan alanda kurtarma kazısı çalışmalarının devam ettiği öğrenildi.

Kastamonu'da Roma dönemine ait mezar steli bulundu

Kastamonu'nun Pınarbaşı ilçesinde yapılan kazı çalışması sonucu Roma dönemine ait mezar steline (taşı) ulaşıldı.

İl Emniyet Müdürlüğünden yapılan açıklamaya göre, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ile Pınarbaşı İlçe Amirliği koordinesinde, Kastamonu Müzesi görevlileri eşliğinde ilçede kazı çalışması yürütüldü.

Kastamonu'da Roma dönemine ait mezar steli bulundu

Çalışma sonucu, Roma dönemine ait mezar steli olduğu belirlenen 151 santimetre uzunluğunda, 58 santimetre genişliğinde ve üzerinde 9 satır halinde Grekçe yazı bulunan eser bulundu.

Tarihi eser, koruma altına alınmak üzere müze yetkililerine teslim edildi.

Diyarbakır'da içinde 46 mezarın olduğu 1500 yıllık kilise kalıntısı bulundu

Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde yürütülen arkeolojik kazıda, içinde 46 mezarın olduğu 1500 yıllık kilise kalıntısına ulaşıldı.

İnkaya Mahallesi'nde farklı alanlarda yapılan yüzey araştırmasında Bizans İmparatoru 1. Anastasius dönemine ait sikke bulunmasının ardından söz konusu bölgede Diyarbakır Müze Müdürlüğü tarafından 2021'de başlatılan kazılar 15'i uzman toplam 35 kişinin katılımıyla sürüyor.

Alanda bugüne kadar sikke, kandil, sütun ve altlıkları gibi eserlere ulaşılan kazıda, çalışmaların yoğunlaştığı noktada bir yapıya ait kalıntılar tespit edildi.

Dış duvarları ortaya çıkarılan yapının kilise olduğu belirlenirken, ekipler kilise içerisinde yürüttükleri çalışmada ise yapının farklı alanlarına yayılmış mezarlara ulaştı.

Diyarbakır Müze Müdür Vekili Müjdat Gizligöl, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünün izniyle 2021'de kazı çalışmalarına başladıklarını belirtti.

Yürüttükleri kazılarda daha önce kilise kalıntısı olduğunu düşünmedikleri bir yapı tespit ettiklerini ifade eden Gizligöl, "Bu yıl kazı çalışmalarında net bir şekilde anlaşıldı ki bu bir Bizans kilisesi. Burada çalışmalarımız hızlandı. Kilise muhtemelen 5, 6 ve 7. yüzyılda kullanılmış sonra tahribata uğramış, 13. yüzyıla kadar da mezarlık olarak kullanılmış. Kilisede 46 mezar bulundu. Bunlar, yetişkin, çocuk, kadın ve erkek çok farklı kişilere ait mezarlar. Mezarlar kilisenin tamamına yayılmış." dedi.

Çok tahrip olsa da kilisenin Diyarbakır'da bulunan en eski Bizans kiliselerinden biri olduğunu dile getiren Gizligöl, kazı sahasında kilise dışında kaya mezarları ve taş ocağında da çalışmalar yürüttüklerini anlattı.

Gizligöl, kazılarda şu ana kadar 13 envanterlik, 39 da etütlük mahiyette eser bulduklarını ve müzeye naklettiklerini belirterek, "Sikkeler, arşaklar, (İplik eğirmede kullanılan iğin altında bulunan yarım küre şeklindeki topçuk) kandiller, sütun ve altlıkları, mezar buluntuları.... Kendi dönemini yansıtan her türlü tarihi kültür varlığına rastlamak mümkün. Üzerinde tahlil yaptığımız için bulduğumuz eserler, o dönemin kültürü ve yaşam biçimi hakkında bilgi vermesi açısından kıymetli." ifadelerini kullandı.

Kazıda saha sorumlusu arkeolog Kemal Atak da bölgede buldukları Bizans İmparatoru 1. Anastasius'a ait M.S 491-518 yılları arasında tarihlenen sikkeden yola çıkarak kazı çalışmalarına başladıklarını belirtti.

TRT İspanyolca yayın hayatına başladı TRT İspanyolca yayın hayatına başladı

Kilisenin kuruluşunun 5- 6. yüzyıla kadar dayandığını ifade eden Atak, şunları söyledi:

"Kilise kalıntısı daha çok Suriye'deki örneklerine benziyor. Kilise, tek nefli, daha sonra eklemeler yapılarak büyütülmüş. Şu anda kiliseyi çevreleyen duvarları tespit ettik. Kilise, 25 metre uzunluğunda ve 15 metre genişliğinde dikdörtgen bir plana sahip. Kilise içinde metal haçlar, mimari bloklara çizilmiş haç motifleri mevcut. Mimarisi bazilika bir plan sunuyor bize. Apsisi (standart iki boyutlu bir grafiğin dikey eksenini ifade eder) bulunan dikdörtgen bir yapı. Bu kilise, çıkan buluntulara ve mimari planına baktığımızda ilk örneklerini temsil ediyor. Bu da günümüzden 1500 yıl öncesine tekabül ediyor."

Atak, kilisenin apsis kısmının çok dar olduğunu belirterek, yapının daha önce şapel (Hristiyanların tapınak veya kutsal alanı, bazen küçüktür ve büyük bir kuruma bağlıdır) olarak yapılmış küçük bir mabet yeri olduğu daha sonra nüfusun artmasıyla eklentiler yapılarak büyük bir kilise haline getirildiğini düşündüklerini kaydetti.

Kaunos Antik Kenti'ndeki kazılarda Osmanlı dönemi türbe kalıntılarına rastlandı

Muğla'nın Köyceğiz ilçesindeki UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'nde yer alan Kaunos Antik Kenti'nde yürütülen kazılarda, Osmanlı dönemine ait bir türbenin kalıntıları gün yüzüne çıkarıldı.

Çandır Mahallesi'nde bulunan 3 bin yıllık antik kentteki kazı çalışmaları, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ufuk Çörtük başkanlığında sürdürülüyor.

Tarihi alandaki 2 bin 400 yıllık kaya mezarları, 5 bin kişilik tiyatro, bazilika, hamam, agora ve kutsal alanlar ile 1300 yıllık mozaikler ziyaretçilerin ilgisini çekiyor.

Kazıların bu yıl ağırlıklı olarak yapıldığı Arkaik sur içi manastır alanında, çoğu kentte ilk defa rastlanılan malzeme ve yapılar gün yüzüne çıkarılıyor.

Doç. Dr. Ufuk Çörtük, AA muhabirine, manastır bölgesinin yaklaşık 3 bin 250 metrekarelik bir alana yayılan kompleks bir yapı olduğunu söyledi.

Alanın içerisinde sarnıçlar, tonozlu mekanlar, birkaç odadan oluşan yapı grupları ile küçük dar sokakların bulunduğunu belirten Çörtük, "Elde edilen veriler bizi heyecanlandırdı. Bu heyecanımızı artıran buluntular. Burada bulunan mihrap döneminin bir camisinin mihrabıydı. Burada bulduğumuz Fatih Sultan Mehmet dönemi sikkeleri ve Beylikler döneminin seramikleri bizi daha da umutlandırdı." dedi.

Çörtük, Kaunos'ta yarım yüzyıl içerisinde çok önemli tarihi yapıların ortaya çıkarıldığını ancak bu dönem ele geçirilen verilerin kent belleğine yeni bir heyecan getirdiğini kaydetti.

Alanda sürdürdükleri çalışmalar ilerledikçe yeni yapıların da gün yüzüne çıkmaya başladığına işaret eden Çörtük, "Caminin hemen güney ucunda kare planlı bir yapı tespit ettik. Türk İslam sanatı uzmanı hocalarımızla yerinde yaptığımız incelemelerde kare planlı bu yapının bir kubbeyle örtülen ve Osmanlı döneminin, ecdadın mirası bir türbe olduğunu belirledik. Hatta benzer bir plana sahip örneklerini Beçin Kalesi'nde de görmekteyiz. Yandan pandantif geçişleri korunmuş, kuzeyden de bir girişi olan kare planlı yapı Kaunos'ta Türk ve Osmanlı izlerinin bir delili olarak gün yüzüne çıktı." diye konuştu.

Çörtük, elde edilen verilerin Kaunos'ta Türk dönemi ve sonrası sürecin yaşanmışlığını aktarması bakımından çok değerli olduğunu vurguladı.

Bu alanda gerçekleştirilecek daha yoğun kazı ve araştırmaların elde edilecek verileri artıracağını dile getiren Çörtük, şöyle konuştu:

"Şu an her şey toprağın altında gizli ve bize daha neler fısıldayacak bunu da önümüzdeki yıllarda yürütülecek kazılarda göreceğiz. Kaunos 1966 yılında kazılmaya başlandı. 57 yıldır kesintisiz kazı yapılıyor. En erken milattan önce 1000 yıllarına kadar iniyordu. Eldeki veriler ile özellikle Hristiyanlık döneminde Bizans'ın sonlarına kadar bir iskana tabi tutulduğunu biliyoruz. Türk dönemine kadar eldeki veriler sınırlıydı ancak son 2 yıldır elde ettiğimiz verilerde artık gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz ki Kaunos'ta bir Türk dönemi yaşanmışlığı var."

Çörtük, antik kentteki çalışmaların Kültür Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Döner Sermaye İşletmesi Merkez Müdürlüğü, Türk Tarih Kurumu, Muğla Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı ile Muğla Çevre Vakfı tarafından destek verildiğini sözlerine ekledi.

"İstanbul Kazıları" sergisi Sultanahmet'te meraklılarıyla buluştu

Sultanahmet'teki Türk ve İslam Eserleri Müzesi'ndeki (TİEM) sergi açılışına arkeoloji, kültür ve sanat dünyasından pek çok kişi katıldı.

İstanbul Valisi Davut Gül, açılışta yaptığı konuşmada, Anadolu'nun zengin coğrafyasında kazılan her yerde arkeolojik kalıntılarla karşılaşıldığını söyledi.

Arkeolojik kazıların önemli noktalarından birinin İstanbul, İstanbul'un en önemli yerlerinden birinin de Fatih sur içi olduğuna işaret eden Gül, "Kültür ve Turizm Bakanlığının riyasetinde, ülkenin her tarafında ve İstanbul'un adeta dört bir köşesinde kazılar yapıldı. Bunlar gün yüzüne çıkartılıyor, restorasyonlar yapılıyor." dedi.

Gül, tarihi mirasın korunması ve yaşatılmasıyla ilgili de çalışmaların yapıldığını aktararak, Kültür ve Turizm Bakanlığı başta olmak üzere destek veren kişi ve kurumlara teşekkür etti.

Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Nadir Alpaslan, İstanbul'da özellikle son dönemde önemli kazıların yapıldığı ve bu kazılardan elde edilen eserlerin müzelerde sergilendiğini söyledi.

Arkeolojinin son derece önemli bir alan olduğunu vurgulayan Alpaslan, "İstanbul'umuz her alanda olduğu gibi arkeolojik tarih alanında da dünyanın en önemli merkezlerinden bir tanesi. Bu kültürel mirasın vatandaşlar tarafından da görülmesini istedik." dedi.

Sergide bir ay boyunca İstanbul'da yapılan kazılardan elde edilen bazı eserlerin vatandaşların ziyaretine açık olacağını belirten Alpaslan, Türkiye'de yaklaşık 800 noktada arkeolojik kazılar yapıldığını, özellikle 140 alanda da çalışmaların 12 ay boyunca sürekli devam ettiği bilgisini verdi.

Alpaslan, son dönemde arkeolojik kazılarda elde edilen 3 milyona yakın eserin müzelerle buluşturulduğunu, Bakanlığın çalışmaları sayesinde arkeolojik kazıların son beş yılda oldukça arttığını, kazıların tarihi merkezlerden biri olan İstanbul'da da devam ettiğini anlattı.

İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Coşkun Yılmaz ise İstanbul'daki kazıların yaklaşık 100 yıllık bir tarihe sahip olduğunu, sergide ise son 20 yıla ait Marmaray ve benzeri kazıların özetinin, hem objelerin hem de fotoğrafların yer aldığını söyledi.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğüne teşekkür eden Yılmaz, serginin kitaplaştırılmasının da değerlendirildiğini kaydetti.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen serginin yönetmenliğini Coşkun Yılmaz üstlenirken, düzenleme kurulunda Topkapı Sarayı Müzesi Eski Müdürü Ayşe Erdoğdu, İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü İl Müdür Yardımcısı Ayşin Deniz Kuru, TİEM Müdürü Ekrem Aytar, Mümin Yıldıztaş ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Rahmi Asal görev aldı.

Sergi, 26 Kasım'a kadar TİEM'de ziyaret edilebilecek.

Kaynak: AA