Parasal sıkılaşma dönemlerinde reel sektör firmalarının riskliliklerinde artış gözlenebiliyor. Ancak bu artışın miktarı, sıkılaşmanın boyutunun yanı sıra firmaların başlangıçtaki finansal durumlarına da bağlı olarak değişiyor. Merkez Bankası analizinde, firmaların temerrüt riskini azaltmak için varlık satışlarına yönelip yönelmediğini anlamak amacıyla konut satış verileri detaylı şekilde incelendi.
Firmaların son parasal sıkılaşma döngüsüne düşük borçluluk ve yüksek kârlılık oranlarıyla girdikleri belirtiliyor. 2009’dan bu yana artış eğiliminde olan ve 2021 yılında zirve yapan mali borçların toplam aktiflere oranı, 2023 yılında tarihsel ortalamanın altına geriledi. Ayrıca faaliyet kâr marjlarının yüksek seviyesini koruduğu, net döviz pozisyon açığının ise oldukça gerilediği vurgulanıyor. Bu veriler, reel sektörün ilgili döneme güçlü finansal tamponlarla girdiğini gösteriyor. Öte yandan, son dönemde net döviz pozisyon açığında artış olduğu ve öncü göstergelerin firmaların kârlılığında düşüş yaşandığına işaret ettiği kaydediliyor.
Temerrüt Göstergelerinde Dikkat Çeken İyileşme
Reel sektörün güçlü finansal tamponlarla girmesi, temerrüt göstergelerine de yansıdı. Karşılıksız çek oranının parasal sıkılaşmanın ilk aylarında yükselse de tarihsel ortalamasının oldukça altında kalmaya devam ettiği belirtiliyor. 2024 ağustos ayından sonra ise karşılıksız çek oranının biraz daha gerilediği ifade ediliyor.
Ayrıca firmaların takipteki kredilerinin toplam ticari kredilere oranı, 2023 sonunda en düşük seviyelerine kadar gerilemiş durumda. Son dönemde sınırlı bir artış gösterse de bu oran hâlâ tarihsel ortalamanın oldukça altında seyrediyor. Tüm bu veriler, sıkılaşma döneminde reel sektörün temerrüt riskinde belirgin bir artış yaşamadığını ortaya koyuyor.
Varlık Satışında Firmalar mı Yoksa Gerçek Kişiler mi Önde?
Merkez Bankası analizinde, temerrüt riskini azaltmak için firmaların varlık satışına yönelip yönelmediğini anlamak amacıyla konut satışlarına odaklanıldı. Özellikle üretim faaliyetlerinde kullanılmayan, ticari alacaklara karşılık edinilen veya yatırım amaçlı satın alınmış konutların elden çıkarılmasının makul bir seçenek olduğu ifade ediliyor.
Ayrıca inşaat firmalarının, temerrüt riskini bertaraf etmek için ellerindeki konut stokunu hızlı şekilde satmaya yönelebileceği hatırlatılıyor. Bu nedenle parasal sıkılaşma dönemlerinde firmaların konut satışlarının gerçek kişilere göre daha fazla artabileceği öngörülüyor.
Ancak tapu verilerine göre, 2018 öncesinde yüzde 20 civarında seyreden tüzel kişilerin konut satışlarındaki payı, 2019 yılında yüzde 24,3’e kadar yükselmişti. Sonrasında ise yüzde 20’nin altına gerileyen bu oranın son sıkılaşma döneminde artmadığına dikkat çekiliyor. Hatta 2025 nisan ayında bu payın yüzde 15,6 seviyesine kadar düştüğü belirtiliyor.
Firmalar Satışa Yönelmedi mi?
Son veriler, toplam konut satışlarında kaydedilen artışın büyük ölçüde gerçek kişiler tarafından gerçekleştirildiğini ortaya koyuyor. Bu durum, firmaların temerrütten kaçınmak için konut satışına yönelmediğini düşündürüyor. Son sıkılaşma döneminde reel sektör temerrüt oranlarında kayda değer bir artış yaşanmadığı ve firmaların sıkılaşma öncesindeki güçlü finansal durumlarının bu görünümde etkili olduğu belirtiliyor.
Merkez Bankası, firmaların konut satışlarındaki payının tarihsel ortalamanın altında kalmasının da bu değerlendirmeyi desteklediğini vurguluyor.