Göbeklitepe Kazı Heyeti Başkanı  Prof. Dr. Necmi Karul, gazetecilere yaptığı açıklamada, UNESCO Dünya Mirası Listesi'ndeki Göbeklitepe'de başlatılan dönem kazılarının mevsim itibarıyla sonlarına yaklaştıklarını söyledi.

Bu yıl özellikle deprem riski nedeniyle koruma konusuna ağırlık verdiklerini ifade eden Prof. Dr. Necmi Karul Karul, şu açıklamalarda bulundu:

Dönüşüm: Çünkü insanın yaşamı, ya özgür olmaktır ya da hiç olmamaktır... Dönüşüm: Çünkü insanın yaşamı, ya özgür olmaktır ya da hiç olmamaktır...

"Bunun dışında da örtülü alanlarda yani çatıyla kapalı alanlardaki bazı noktalarda kazı çalışmalarına devam etmeyi planlamıştık ki 'D Yapısı'nın içerisinde kazılara devam ediyoruz. Onun da sonlarına gelmeye başladık. Yakın bir gelecekte orayla da ilgili sonuçları paylaşacağız. Göbeklitepe, bugüne kadar insanları, bizleri ve arkeologlar hep şaşırttı. Yine şaşırtan keşifler var. Çalışmalarımızı tamamladığımızda sizinle paylaşacağız. Konservasyon koruma çalışmalarında da 'Aslanlı Yapı' olarak bilinen alanda çalışmalara başladık. Bu sürecin hazırlığına geçtiğimiz yıldan başladık. Birtakım harç denemeleri yapmıştık. Burada hem dünya standartları kriterlerine uygun hem de bizim bu alanda uygulanabilirliğini test etmek 5-6 tane harç denememiz vardı. Onlardan zamana en dayanıklı olanını tercih ettik ve arkamızda gördüğünüz 'Aslanlı Yapı'da da bunu uyguladık."

"Tamamen doğal bir malzeme kullanıldı"

Son zamanlarda kamuoyunda ve sosyal medyada "Göbeklitepe'de beton kullanıldığı" iddialarına da yanıt veren Karul, kriterlere aykırı bir uygulamanın söz konusu olmadığını, tam aksine test edilmiş uygulamaları gerçekleştirdiklerini belirterek sözlerine şöyle devam etti:

"Restoratörümüzün de bu konuda içi rahat. Göbeklitepe'deki bu çatı tamamlandığında yine ulusal gazeteler dahil olmak üzere 'Göbeklitepe'ye beton döküldü' dendi. Tabii ki kamuoyu sorgulayabilir, tartışabilir ama bizim en azından kendi vicdanımız burada son derece önemli. Göbeklitepe'ye beton dökülmesi söz konusu değil. Göbeklitepe kazısında açığa çıkarılan toprağın elenmiş haline, yine bu kazıda çok küçük taş parçaları, mıcır parçaları ilave ederek içerisine keçi kılı ve keten katarak elde ettiğimiz bir harç kullanıldı. Burada keçi kılını kullanmamızın nedeni normal geleneksel yöntemlerde saman kullanılır. Saman da her zaman içerisinde bitki tohum taneleri vardır ve onlar orada yeşerip duvarları patlatma riski vardır. Kullandığınız derz malzemenin, duvar malzemesinden sert olmaması lazım ki gerektiğinde de alınabilsin diye. Dolayısıyla tamamen doğal bir malzeme kullanıldı."

Karul, haberlere konu olan "Aslanlı Yapı"daki tabanın oldukça bozuk durumda olduğunu belirterek, "Zaten bu sene depremden etkilenmişti, yani iyi durumda değildi. Alanın temizliği yapılınca bunu tekrar gördük. Onun üzerine ince bir kum toprak tabakasının ardından bir koruyucu örtü serdik. Bu koruyucu örtünün ana maksadı hem hava almasını sağlamak hem de bitkilenmesini engellemek. Dolayısıyla alttaki örtüyü koruma adına yapılan çalışmalar." diye konuştu.

DÜNYANIN EN ESKİ TAPINAK MERKEZİ

İlk kez 1963'te İstanbul ve Chicago Üniversitelerinden araştırmacıların yüzey çalışmaları sırasında fark edilen Göbeklitepe'deki kazı çalışmaları, o dönemden beri aralıksız sürüyor.

Berlin Arkeoloji Enstitüsü ve Şanlıurfa Müzesi tarafından 1995'ten bu yana ortaklaşa yürütülen çalışmalarda, Neolitik döneme ait, boyları 3-6 metre, ağırlıkları 40-60 ton olan yaban hayvanı figürlü "T" biçimli dikili taşlar, 8-30 metre çapında dairesel ve dikdörtgen şekilli, dünyanın en eski tapınak kalıntıları, çok sayıda yaban hayvanı figürü, insan heykeli ve yaklaşık 12 bin yıl öncesine ait olduğu belirtilen 65 santimetre uzunluğunda insan heykeli gibi tarihi eserler gün yüzüne çıkarıldı.

"Dünyanın en eski tapınak merkezi" olduğu belirtilen ve yaklaşık bir yıl önce UNESCO Dünya Miras Listesi'ne alınan Göbeklitepe'nin tanıtımı için çeşitli projeler yürütülüyor.