"Haberin İşçisi"
İstanbul
Açık
29°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
40,3903 %-0.01
47,2617 %0.45
4.407,56 % 1,31
4.745.132 %-0.621
İşçi Haber Gündem Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Ahmed Şara'ya destek: Yalnız bırakmamakta kararlıyız!

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Ahmed Şara'ya destek: Yalnız bırakmamakta kararlıyız!

Kıbrıs Barış Harekatı'nın 51'nci yıl dönümü nedeniyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne giden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dönüşte gazetecilerin sorularını yanıtladı. Suriye'deki son gelişmelere dair konuşan Erdoğan, ''Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara orada dik bir duruş sergilemiştir. Şu ana kadar herhangi bir tavizi de söz konusu değil. İsrail sürekli tüm bölgeyi ateşe atma gibi bir gayret içinde'' ifadelerini kullandı.

Okunma Süresi: 14 dk

Kıbrıs Barış Harekatı'nın 51'nci yıl dönümü nedeniyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne giden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dönüşte gazetecilerin sorularını yanıtladı. 

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde kurulu iki siyasi parti, Yeni Kıbrıs ve Birleşik Kıbrıs Partisi'nin yöneticileri, Rumların 1958'de Türkleri katlettikleri olayların yıldönümünde Güney Kıbrıs'ta Rum Yönetimi liderini ziyaret ettiler. BM denetiminde nüfus sayımı yapılmasını, Ekim seçimlerine uluslararası gözlemci getirilmesini, Türkiye'nin uluslararası kurumlara şikayet edilmesini istediler. Bu ziyareti nasıl karşıladınız? Rum Yönetimi Lideri, AB dönem başkanlığında sizi Güney'e davet edeceğini söyledi. Böyle bir davet gelirse katılmayı düşünür müsünüz? 

Sorusuna yanıt veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ''Benim Güney'e böyle bir ziyaret düşüncem söz konusu değil. Çünkü onlar nasıl KKTC'yi bir devlet olarak kabul etmiyorlarsa biz de Güney Kıbrıs'ı bir devlet olarak kabul etmiyoruz. Dolayısıyla benim kitabımda onlarla böyle bir görüşmenin yeri yok. Bunlar, Kıbrıs Türk halkının iradesini yansıtmayan marjinal girişimlerdir. Kıbrıs Türkleri bizim canımızdan bir parçadır. Kimse, aramızdaki bu gönül bağını zedeleyemez; Kıbrıs adasına sadece barış için gitmiş olan Türkiye'nin kahraman evlatlarına "işgalci" diyemez. Kıbrıs Türk halkı, anavatan Türkiye'nin garantörlüğünü ve Ada'daki meşru varlığını tartışmaya açmaz bile. Tarihi gerçekler ve milli hafızamız ortadayken yapılan hainlik elbette Kıbrıs Türk halkı tarafından sandıkta cezalandırılacaktır. Rum tarafı şimdiye kadar çözüm istemediğini defalarca gösterdi. Onlar eşitlik ve adalet değil, Kıbrıs Türkünü kendi öz vatanında parya yapmak istiyorlar. Kimi şuursuzlar da buna açıkça çanak tutuyor. Kıbrıs'ta çözümün anahtarı iki devletli çözümdür; bundan da taviz yoktur. Türkiye'nin Kıbrıs politikası nettir, Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğini ve güvenliğini garanti altına almayan hiçbir sürecin içinde olmayız'' ifadelerini kullandı. 

Suriye'de gelinen nokta itibariyle her ne kadar bir kırılganlık olsa da bir ateşkes sağlandı. Bunda Türkiye'nin çok ciddi katkılarının olduğunu biliyoruz. Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara bu katkılarından ötürü Türkiye'ye teşekkür etti. Benim sorum bu süreçte neler oldu? Türkiye bu süreçte inisiyatif yürütürken neler yaşandı? Bir de bundan sonrasına dönük beklentileriniz nelerdir?

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara'nın dik bir duruş sergilediğinin altını çizen Erdoğan, ''Şu ana kadar herhangi bir tavizi de söz konusu değil. İsrail sürekli tüm bölgeyi ateşe atma gibi bir gayret içinde. Bu gayret karşısında ise Suriye'nin bu duruşuyla süreç, ihtiyatlı bir şekilde devam ettirildi. Suriye'nin bölgeyi 2 bin 500 kadar askeriyle kontrol altına alması söz konusu. Son atılan adımlarla da kontrolü sağlamış vaziyetteler. Böylece Güney'de bir hakimiyet tesis edilmiş durumda. Suriye halkı tüm kesimleriyle, geçmişte yaşadıkları acılardan ders çıkartıp, bu oyunlara gelmeyi kesinlikle düşünmüyor. Burada Dürzilerle diğer kesim arasındaki uzlaşıyı sağlamış vaziyetteler. Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara burada bana göre çok olumlu bir adım attı. Kendisiyle yaptığım telefon görüşmesinde bu duruşunu konuştuk. Kendisinden bizden talebi nedir, ne değildir bunları öğrendik. Kendilerine her türlü desteği vereceğimizi de söyledik. Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan, Amerika Birleşik Devletleri'nin Özel Temsilcisi ve Dışişleri Bakanı ile sürekli görüşme halinde. Aynı şekilde MİT Başkanımız İbrahim Kalın ve Milli Savunma Bakanımız Yaşar Güler de muhataplarıyla görüşüyor. Bölgede son olarak bu 2 bin 500 kişilik hafif silahla donatılmış gücün Süveyda'ya gitmesine izin verildi. İki gündür Amman'da toplantılar devam ediyordu. Aşiret reisleri, Ürdünlüler ve ABD Özel Temsilcisi bizimle sürekli temas halinde. Süveyda'nın etrafı çevrilmiş durumda. Birliklerin içeriye girip girmemesine izin vermeyle ilgili bir problem var. Şu anda Dürzilerin malumunuz üç kolundan ikisi son derece uyumlu olduğu halde kollardan biri İsrail ile hareket ediyor. Bunlar bozgunculuktan vazgeçmiyor. Bu nedenle içeride zaman zaman çatışmalar devam edebiliyor. İçeriye polis giremiyor, asker giremiyor, şehrin etrafındalar. En azından dışarından unsurların gelmesini engellediler. Amman'daki devam eden müzakerelerde sözünü ettiğimiz o bir Dürzi fraksiyon hariç taraflar, gönüllü olarak ateşkese uymaya "evet" dediler. Suriye meselesinde aslında son derece yapıcı bir atmosfer oluştu. Bütün bir araya gelemeyecek aktörler, Suriye konusunda bir araya gelirken İsrail'in bu istikrar projesini bozmasını dünyaya iyi anlatmak gerekiyor. Biz, bunu anlattığımızı düşünüyoruz. Amerikalılar özellikle bu meseleyi biraz daha sahiplenmeleri gerektiğini anlıyorlar. Temel sorun tarafların birbiri arasında çatışma olması. Ama daha da büyük stratejik sorun, bu çatışmayı bahane ederek İsrail'in bölgeyi işgale kalkması. Zaten İsrail, bildiğiniz gibi bölgede istikrar olmasını istemiyor. Bütünleşik bir Suriye'nin kendisi için iyi olmayacağını düşünüyor ve bu türden provokasyonlara devam ediyor.'' dedi. 

"Terörsüz Türkiye" hedefiyle çıkılan yolda ilk ciddi adım atıldı. Silahlar yakıldı. Bunun devamı gelecek mi? Nasıl gelecek? "Terörsüz Türkiye" sürecinde işler yolunda gidiyor mu? Bir de örgütün Suriye kolu PYD sürecin içine girme konusunda biraz direniyor mu? Bu konudaki düşünceniz nedir?

Terörsüz Türkiye sürecinin doğru bir şekilde yürütülebilmesi için çalışmaların devam ettiğini vurgulayan Erdoğan, ‘’Bu nihai hedef doğrultusunda ilerleme devam ediyor. Sürecin provokasyonlardan etkilenmemesi için de son derece dikkatliyiz. "Terörsüz Türkiye" hedefimizi sekteye uğratacak tüm sabotajlara ve yapılara karşı teyakkuz halindeyiz. Biliyorsunuz silah bırakma başladı. İlgili arkadaşlarımız gerekli takibi yapıyor ve temasları sağlıyor. Komisyon konusunda da görüşmeler, bildiğim kadarıyla, nihai aşamaya geldi. Yakında Meclis zemininde ilerlemenin yaşandığına şahitlik edeceksiniz. Biz terörsüz bir geleceği inşa etmekte kararlıyız. Hedefimize ulaşmak için ne yapacağımızı, nasıl yapacağımızı ve sonuçta nereye varacağımızı çok net bir biçimde biliyoruz. Bölgemizde yaşanan hadiseler, bir kez daha attığımız bu adımın doğruluğunu ortaya koyuyor. Şu anda İmralı bu konuyla ilgili her türlü desteği verdi, veriyor. İşin bu boyutu çok çok önemli. YPG'nin duruşu her an her türlü değişkenliğe uğrayabilir. Bu yaklaşımın bunların uzantısı olan SDG bakımından nasıl yansıyacağı da önemli. Son gelişmelerde Suriye Cumhurbaşkanı Şara'nın duruşu, bunların olumsuz anlamda bir araya gelişini de bana göre ortadan kaldırmış vaziyette. Biz kararlıyız, Ahmed Şara'yı Suriye'de yalnız bırakmayacağız. Suriye'nin parçalanmasını istemiyoruz, Suriye'nin yeniden toparlanmasını biz ülkemiz için de olumlu görüyoruz. Çünkü Suriye'nin yeniden toparlanması bizimle olan münasebetlerini de olumlu istikamette etkileyecektir. Ülkemizdeki Suriyelilerin ülkelerine gönüllü geri dönüşlerinin başladığını görüyoruz. Halbuki "dönmeyecekler" diye bir ümitsizlik vardı. Şimdi gönüllü geri dönüşlere başladılar. Biz de gönüllü geri dönüşlerin hızlanması için her türlü desteği vereceğiz. Bu dönüşlerin hızlanmasıyla birlikte Suriye hızla normalleşsin, biz de Güneyimizi sağlama alalım istiyoruz'' açıklamasında bulundu. 

Türkiye, Savunma Sanayiinde atılımlarıyla dünyada fark yaratmaya devam ediyor. Önümüzdeki dönemde yerli ve milli savunma sistemlerimizde yeni müjdeler gelecek mi?

İktidara geldikten sonra savunma sanayisi alanındaki kayıpları tedavi etmek için çok çaba sarf ettiklerini belirten Erdoğan, ‘’İktidara geldiğimizde savunma sanayii alanında Türkiye'nin kaybettiği zamanı telafi etmek için yoğun bir çaba sarf ettik. Attığımız etkin adımlar, ektiğimiz tohumlar, verimli sonuçlar oluşturdu. Geldiğimiz nokta önemli, ancak bize göre yeterli değil. Gücümüze güç katacak adımlar planlıyor ve süratle atıyoruz. Savunma sanayii şirketlerimizin altyapı hamleleri, nanoteknolojik tesis yatırımları devam ediyor. Hedefimiz, savunma alanında tam anlamıyla kendimize yetmektir. "Tam bağımsız Türkiye" sloganla gerçekleşmez. Böyle vizyoner adımlarla, çalışmayla gerçekleşir. "Hep daha iyisi mümkündür ve onu biz yaparız" bilinciyle hareket etmek mecburiyetindeyiz. Malum KAAN'ı yaptık ve pistte yanımızda yedek pilotla beraber şöyle bir yürüdük. AKINCI, ALTAY, HÜRJET, ATAK, TCG ANADOLU ve daha nicelerini yaptık, yapıyoruz. BAYKAR olarak yaptıklarımız var. BAYKAR'ın dışında yaptıklarımız var. İnsansız hava araçlarıyla Türkiye, şu anda dünyada adından söz ettiren bir ülke konumunda. Bu bizim için çok çok önemli bir adım. Öbür tarafta zırhlı taşıyıcılara baktığınız zaman, gayet iyi bir konumdayız. Talepler ardı ardına geliyor. Denizde, yine aynı şekilde… Fırkateynlerde Türkiye çok önemli bir konumda. Siparişler devamlı geliyor. Biz şu anda siparişleri yetiştiremiyoruz. Pakistan'a varıncaya kadar birçok ülkeden bize ciddi siparişler var. Malum, çok maksatlı amfibi hücum gemimiz TCG ANADOLU'yu yaptık. Şimdi ikincisini, onun bir üst versiyonunu yapmak için İspanyollarla görüştük. Onlar da "kesinlikle biz buna varız" diyorlar. İnşallah bu yeni uçak gemisini 2-3 senede bitirip onunla da yola devam etmeyi planlıyoruz. Bu konuyu İspanya Başbakanı Pedro Sanchez ile görüştük. O "biz varız" diyor. İspanyollarla bunu inşallah başaracağız. Böylece gemimizin üst segmentini bitirmiş olacağız. Bizim şu anda jet uçakları alımı konusunda malum İngiltere ve Almanya ile attığımız adımlar söz konusu. Bu konuda da İngilizler ve Almanlar olumlu yaklaşıyorlar. İnşallah jet uçaklarımızı da bir an önce alacağımıza inanıyorum. İngiltere Başbakanı Sayın Keir Starmer ve Almanya Şansölyesi Friedrich Merz ile yaptığım görüşmelerde onların konuya olumlu baktıklarını gördüm ve inşallah bu adımları da atacağız.'' dedi. 

"Terörsüz Türkiye" süreci başarıyla devam ederse Avrupa Birliği ile müzakerelerde engel olarak öne sürülen bazı argümanlar da ortadan kalkacak haliyle. Bu durumda müzakerelerin devamı gibi, vize serbestisi gibi gelişmeler bekliyor musunuz?

Erdoğan, ‘’Türkiye'nin üyelik müzakerelerinin canlandırılması ve ilerletilmesi için bir gün bile beklenmemelidir. Bu gelişmelerin herhangi bir yeni adım beklenmeden halihazırda olması gerekiyor. Avrupa Birliği'nden temas kurduğumuz bütün muhataplarımıza tam üyelik hedefimizi güçlü bir biçimde muhafaza ettiğimizi söylüyoruz. Birlik, stratejik ve vizyoner biçimde bu meseleyi ele aldığında hemen adım atmak için önlerinde herhangi bir engel bulunmamaktadır. Türkiye'ye karşı konulan siyasi bariyerler acilen kaldırılmalıdır. AB ülkelerinden, ilişkileri adil ve eşitlikçi bir yaklaşımda sürdürmelerini bekliyoruz. Bugüne kadar çok defa gördüğümüz ikircikli bir tutumla ilişkileri ilerletmenin de mümkün olmadığını anlamalarını bekliyoruz. Avrupa ve çevresinde yaşananlar, AB içindeki görüş ayrılıkları hesaba katıldığında Birliğin Türkiye gibi dinamik ve çözüm odaklı bir üyeye olan gereksinimi görülecektir. Daha önce de söylediğim gibi AB için köprüden önce son çıkış Türkiye'dir. Dünya değişiyor, Avrupa değişti bile. Köhnemiş, saplantılı siyasi anlayışların etkisinden sıyrılmak, Avrupa Birliği için yeni dönemi kavrayan ve Birliği geleceğe taşıyan bir hamle olabilir. Biz Türkiye olarak tam üyeliğe hazırız.'' ifadelerini kullandı. 

Gazze'yi sormak istiyorum. Zaman zaman "ateşkese yakınız" haberleri geliyor ama halen daha bir ateşkes yok. En son el-Kassam Tugayları "uzun süren bir yıpratma savaşına hazırız" dediler. Dün akşam Gazze'de Sağlık Bakanlığı "sabah itibarıyla bütün ambulans sirenleri açlıktan ölen insanlar için çalacak" dedi. Son 24 saatte 18 kişinin açlıktan öldüğü ifade ediliyor. Bir yandan İsrail, Gazze'de yaşayanları başka ülkelere göndermenin hesabını yapıyor. En son bir kiliseyi de vurdular. Soykırımcı İsrail yönetiminin bu attığı adımlarla ilgili ne söylemek istersiniz?

Gazze'nin tüm bu süreç boyunca teslim olmadığını ve olmayacağına inanan Erdoğan, ''Gazze halkı şu ana kadar teslim olmadı ve ben inanıyorum ki teslim olmayacak. İsrail ise, gözü dönmüş bir canavar gibi her yana saldırıyor ve inşallah bu hırsının kurbanı olacaktır. Biz Gazze'yi gündemimizden hiç düşürmedik ve düşürmeyeceğiz. Gazze'nin yanında yer almaya devam edeceğiz. Bu konuda Amerika Birleşik Devletleri'nin adımlarını sürekli olarak takip ediyoruz. Amerikan Dışişleri Bakanı ile Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan Bey sürekli görüşüyor. İsrail'i sürekli destekleyen uluslararası toplum da artık bir şey saklayacak durumda değil. Herkes ne yapılması gerektiği konusunda hemfikir. Bir çaresizlik sarmalına girmiş durumdalar. Ateşkes konusunda çok ciddi bastırıyorlar. Ateşkes görüşmelerinde şu anda üç konu var. Birincisi; İsrail askerleri ateşkes sonrası nerede, hangi geri çekilme bölgelerinde duracaklar? İkincisi; halihazırda "gıda yardımları nasıl dağıtılacak?" konusunda Hamas ile İsrail tarafı tam bir mutabakata varabilmiş değiller. Üçüncüsü; 60 günlük ateşkes sağlanırsa, rehineler verildikten sonra ateşkesin devam edeceği konusunda İsrail'in bir taahhütte bulunması gerekiyor. Hamas'ın talebi bu. İsrail de bunu yapmak istemiyor. Amerika, Mısır ve Katar bizlerin de desteğiyle bir orta yol bulmaya çalışıyorlar. Yani şöyle bir şey olmasın konumundayız; Rehineler verildi, 60 gün ateşkes oldu, 60 gün sonra bugünkü duruma tekrar gelindi. Eğer ateşkesin kalıcılığına ilişkin bir taahhüt alınamazsa, yani zorlayıcı bir sistem olmazsa Hamas'ın bunu kabul etmesi sadece bir tercih olacak. Bugün mü ölelim, 60 gün sonra mı ölelim tercihi... Onun için bu noktada devam eden ciddi bir pazarlık süreci var'' dedi. 

Ben Zengezur Koridoru ile ilgili bir soru sormak istiyorum. Bu koridorun Amerika Birleşik Devletleri'ne kiralanması yönünde bir teklif dillendirildi ilk kez. Bununla ilgili görüşlerinizi merak ediyorum efendim.

Zengezur Korudorunun sadece Azerbaycan, Ermenistan ve Türkiye'yi değil bölgede bulunan diğer ülkelere de fayda sağlayacağını aktaran Erdoğan, ‘’Biz bu hattı aynı zamanda jeoekonomik boyutu itibarıyla son derece önemli bir konu olarak görüyoruz. Nitekim, bu hat bölgemizin ötesindeki coğrafyaları da birbirine bağlayacak ve ticareti canlandıracaktır. Bu hattın bir anlaşmazlık kaynağı değil, bir mutabakat simgesi haline gelmesi temel beklentimizdir. Bu sayede bölge iş birliğinin galebe çaldığı bir refah alanı olacaktır. Bölge ülkeleri olarak bu meseleyi mutabakatla halledebileceğimize inanıyorum. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Zengezur'a büyük önem veriyor. Bir an önce hattı hazırlayıp orayı hem Azerbaycan için hem bölge için kullanmak, değerlendirmek istiyor. İnanıyorum ki; orayı beraber çözeceğiz.'' açıklamasında bulundu. 

İç cephe vurgunuz, "Terörsüz Türkiye" hedefiniz ve "Kudüs ittifakı" çağrınız Türkiye'nin yeni yol haritasının ana eksenleri olarak öne çıkıyor. Bu üç başlık hem iç siyaset hem dış siyasette ülkemize nasıl bir yön çizecek? Türkiye'nin kalkınmasında ne gibi sosyokültürel katkılar sağlayacak?

Bölgemiz ve dünya için örnek teşkil edecek bir model ortaya koyduklarını söyleyen Erdoğan, ‘’Çevremizde yanan savaş ateşlerine rağmen her şartta huzur ve istikrarı önceliyoruz. Dışarıda böylesine aktif bir politika izlerken içimizdeki meseleleri de biz es geçemeyiz. İç cephesi güçlü Türkiye, hem sosyal hem ekonomik kalkınmasını hızlandıracak. Daha önce de söyledim. Terör belasının ülkemize maliyetli 2 trilyon doları aşıyor. Artık bu kaynaklar daha verimli, ekonomik açıdan daha katma değerli yatırımlara harcanacak. İşçiye, emekliye, memura, sanayiciye, tüccara çiftçiye gidecek. Böylelikle terörün zemin bulmasını engelleyecek, ekonomik kaynaklarımızı terörle mücadeleye değil, üretim ve teknolojiye inşallah kaydıracağız ve bu alandaki gayretlerimizi de önemle devam ettiriyoruz. Yapacağımız altyapı yatırımlarıyla durmaksızın yola devam edeceğiz.'' dedi. 

Efendim hem Başbakanlığınız döneminde hem Cumhurbaşkanlığınız döneminde sıkça üç çocuk vurgusu yaptınız. Giderek de bu vurgunuzu güçlendirdiniz. Son olarak da 2025 Aile Yılı, ardından Aile ve Nüfus 10 Yılı… 10 yılın sonunda nasıl bir iyileşme hedefliyoruz Türkiye olarak?

Konuya ilişkin açıklama yapan Erdoğan, ‘’Şu anda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız bu konuyla ilgili yoğun bir çalışmanın, gayretin içerisinde. Doğurganlık hızımız şu anda 1,5'in biraz altına düşmüş vaziyette. Bu hayra alamet değil. Buraya 3'lü seviyelerden geldik. Halbuki bizim hedefimiz çok daha farklıydı. Ama şu an itibarıyla iyi bir yerde değiliz. Bunun için neler yapabiliriz? Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Mahinur Özdemir Göktaş'a da bununla ilgili çalışmalarını yoğunlaştırma talimatı verdim. Bu konuyla ilgili bütün çalışmalarımızı artıralım istiyoruz. Bütün üniversitelerle irtibat haline girelim. "Ne yaparız ki biz şu anda yeniden bir toparlanmaya gireriz?" onun arayışı içindeyiz. Nüfus meselesi ülkemiz için stratejik bir konudur. Hükümet olarak nüfus artışını teşvik için adımlar atmayı sürdüreceğiz. Doğru teşviklerle doğurganlıkta yeniden artış sağlayabilecek bir toplumsal potansiyele sahibiz. "Aile ve Nüfus 10 Yılı" programımız, sadece maddi destek değil, aynı zamanda aile kurumunu güçlendiren sosyokültürel projeleri de kapsıyor. "Aile Yılı" kapsamında bu sene, aile kurumunu destekleyici adımlarımız hız kesmeden devam ediyor. Son olarak birkaç gün önce kadın ve erkek memurlara tanınan doğum veya evlat edinme sonrası yarı zamanlı çalışma hakkını kamuoyu ile paylaştık'' ifadelerini kullandı.