Yangın anında yaşadığı korku ve çaresizlikle ilgili olarak Altın, şu anları aktardı:
“Eşim Kübra, 'Hilmi, kalk yangın var, bize yetiş!' dediğinde, gözümü açtım ve eşimle kızım odadan koşarak çıktı. Ben de hızlıca giyinip odadan çıktım, ancak yoğun dumanla karşılaştım. Merdivenlere yöneldim, ama hiçbirini bulamadım. Eşimin ve kızımın erken davranışı, kurtulmalarına yardımcı oldu. Ben de çareyi arkadaşlarımın odasında buldum, ama bu sırada dumanlar her geçen dakika daha da yoğunlaşarak sıfır görüşe sebep oldu."
Otelin 8. katında başlayan korkunç yangın, birçok kişinin hayatını kaybetmesine sebep oldu. Altın, kurtulmak için çarşaflarla sarkarak son anda kendini 5. katın sundurmasına bırakmayı başardı. Ancak, eşini ve kızını kaybettiği o anları gözyaşları içinde anlatan Altın, "Birçok kişiyle aynı odada kalıyorduk ve herkes çocukları, kadınları önce indirip en son erkekleri indirdi. Ancak, yatağımızı atarak, çarşaflarla onları aşağıya indirdiğimizde, benim çarşafım koptu ve sadece bir parça kaldı. Yataklardan biri üzerine düştü. Ama eşimi ve kızımı bulmak için her yeri aradım" dedi.

Altın, yangının ardından hayatını kaybeden Atakan Yalçın ve kızı Derin Yalçın’ın da bulunduğu otel odasında canla başla mücadele eden herkese teşekkürlerini sundu. Fakat, yaşanan facianın bir talihsizlik olmadığını ve bir "katliam" olduğunu vurguladı:
“Bize o otelde, göz göre göre ölümlerden ölüm beğen denildi. Allah bana bir can verdi ve bu canla birlikte eşimin ve kızımın can borcunu bana yükledi. Sorumluların hak ettiği cezayı alması için var gücümle savaşacağım.”
Hilmi Altın, devletin ve adaletin bu konuda en ufak bir hata yapan herkese ceza vereceğine olan inancını belirterek, "Bu acıyı yaşayan herkese sabırlar diliyorum. Yaşatanlar ise hak ettikleri cezayı alacak. Kimse bir daha sıralı ölüm kelimesinin anlamını yaşamak zorunda kalmasın" şeklinde konuştu.