"Haberin İşçisi"
İstanbul
Açık
24°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
39,7308 %0.15
45,7466 %-0.08
4.281,96 % -0,36
4.050.171 %-0.787
İşçi Haber Gündem Türkler 80 yıl önce hayal etmişti: İşte B-2 Spirit’ten önce gökyüzünü değiştiren THK-13’ün çarpıcı hikayesi!

Türkler 80 yıl önce hayal etmişti: İşte B-2 Spirit’ten önce gökyüzünü değiştiren THK-13’ün çarpıcı hikayesi!

Dünya, ABD’nin B-2 Spirit hayalet bombardıman uçağına hayran kaldı. B-2 Spirit bombardıman uçağı, radar görünmezliği ve stratejik gücüyle dikkat çekti. Ancak Türkiye, 1940’larda THK-13 “Uçan Kanat” adlı tasarımla bu teknolojinin temellerini atmıştı. İşte "Uçan Kanat" olarak bilinen milli gururumuz THK-13'ün çarpıcı hikayesi...

Okunma Süresi: 6 dk

ABD’nin İran’a yönelik son saldırısında kullanılan B-2 Spirit ve yeni nesil hayalet bombardıman uçağı B-21 Raider, dünya gündeminde büyük yankı uyandırdı. Bu gelişmeyle birlikte, Amerikan savaş teknolojisinin ulaştığı boyut bir kez daha gözler önüne serildi. Ancak bu noktada gözden kaçan bir gerçek var: Türkiye, 1940’lı yıllarda benzer bir hayali gerçeğe dönüştürmeye çalışmıştı. Hem de çok daha kısıtlı imkanlarla...

Türkiye 1940’ta görünmezliği düşünüyordu

Türk Hava Kurumu tarafından geliştirilen THK-13, dönemin ötesinde tasarımıyla yalnızca Türkiye’nin değil, dünya havacılık tarihinin de öncülerinden biri olmayı hedefliyordu. Kuyruksuz “uçan kanat” tasarımı, günümüzde B-2 Spirit’in en dikkat çeken aerodinamik formuna neredeyse birebir benziyordu. Ve bu, tamamen Türk mühendislerinin vizyonuydu.

Türkiye’nin Gizli Kahramanı: THK-13 Uçan Kanat

Askerliğini tamamlayıp 1947 sonunda Türk Hava Kurumu Uçak Fabrikası’ndaki görevine dönen Yüksek Mühendis Yavuz Kansu, farklı ve yenilikçi bir uçak projesi geliştirmek istediğini yönetime bildirdi. İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin ardından, fabrikada görev yapan Polonyalı mühendisler ülkelerine dönmeye başlamıştı. Bu koşullarda Türk mühendislerinin ne yapabileceğini göstermek amacıyla düşük maliyetli bir “uçan kanat” projesi tasarlandı. Uluslararası havacılık sektöründe de ses getirmesi beklenen bu tasarım hızla hayata geçirildi.

Ana tasarım ve teknik hesaplamalar tamamlandıktan sonra, fabrikada 13. proje olarak kabul edilen planöre “THK-13” adı verildi. Uçak, hafif olması için ağırlıklı olarak ahşaptan ve kumaştan üretildi. Tek pilotun oturduğu kokpit üstü açık şekilde tasarlandı. Ana iniş takımı ise kokpitin hemen altında yer aldı. Planörün kalkışı, ya bir başka uçak ya da otomobil tarafından çekilerek sağlanacaktı.

Türk mühendisler gökyüzüne meydan okudu

O dönemde Türkiye’de henüz bir rüzgar tüneli olmadığı için, tasarımın doğruluğunu test etmek amacıyla 1/10 ölçekli model THK-5 uçağı üzerine konuldu ve havada test edildi. Bu yöntem, hem havacılık tarihinde bir ilk oldu hem de Türk mühendislerinin yaratıcı ve pratik çözüm üretme becerisini gösterdi. Yapılan hesaplamalar, hava akımı ve kumanda değerleri bu şekilde doğrulandı ve imalat hızla başladı.

Yaklaşık 8 ay süren çalışmalar sonucu prototip olarak adlandırılan THK-13, 20 Ağustos 1948’de deneyimli test pilotu Kadri Kavukçu tarafından ilk uçuşunu gerçekleştirdi. Pistteki zıplamalarla başlayan denemeler, kısa ama başarılı uçuşlarla devam etti. Planör, Focke-Wulf 44 uçağı tarafından çekilerek havalandı.

6 Ağustos’taki bir uçuşta talihsiz bir kaza yaşandı. THK-13, Çankaya semalarında Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye gösterilecekti ancak 300 metre yükseklikte çekme teli aniden koptu ve planör Küçükesat bölgesindeki düzlüğe mecburi iniş yaptı. Hafif hasar alan planör hızla tamir edildi ve yeniden çekilerek havalandı. Ancak ikinci kez tel koptu ve sert iniş yaptı. Pilot hafif yaralanırken, planör ağır hasar gördü.

Onarımlar sonrası çalışmalar yeniden başladı. Tasarım elden geçirilip ana yapı güçlendirildi. Bu sefer test pilotu olarak Cemal Uygun seçildi. 29 Eylül’de gerçekleştirilen ilk uçuş sonrası ertesi gün daha uzun bir uçuş planlandı. Ancak 30 Eylül’de hızlanma sırasında planör sağa kaçmaya başladı ve pilot Uygun, teli bırakmak zorunda kaldı. THK-13 yatışla piste vurdu ve tamamen parçalandı. İncelemede kanat içindeki bir mengenin unutulduğu, bunun kalkışta kumanda sisteminin işlevini engellediği ortaya çıktı.

THK-13, 1949 Paris Havacılık Fuarı’nda sergilendi ve uluslararası ilgi gördü ancak kazadan sonra proje geliştirilemedi. Büyük heyecanla başlayan bu deneysel uçak, teknik zorluklar ve öncelik değişiklikleri nedeniyle tarihin tozlu sayfalarında yer aldı.

Ne var ki o uçuşlar, o kanat formu, bugün bile unutulmadı.

THK-13’ün Mirası: Milli Havacılığımızın Temelleri

THK-13, teorik olarak aerodinamik açıdan en verimli uçak tasarım felsefesi olan “uçan kanat” konseptini Türkiye’de ilk hayata geçiren projeydi. Hava filelerinin kanat yüzeyini tam kullanması sayesinde daha az motor gücüyle uzun ve ekonomik uçuşlar yapılabiliyor, taşıma kapasitesi standart uçaklardan çok daha yüksekti. Elbette tasarımın kontrol zorlukları vardı ancak bugün gelişmiş otopilot sistemleri bu problemi çözdü.

Bugün milli savunma sanayimizde gururla üretmekte olduğumuz Bayraktar TB2, AKSUNGUR, Bayraktar AKINCI TİHA, Bayraktar KIZILELMA, HÜRJET, Bayraktar TB3, ANKA III ve KAAN gibi modern insansız ve insanlı hava araçları, THK-13’ün açtığı yolda ilerleyerek Türkiye’nin havacılıkta bağımsızlık ve teknoloji geliştirme hedefine ulaşıyor. THK-13’ün bıraktığı miras, milli mühendisliğimizin gelişimine ışık tuttu ve yerli teknoloji hamlemizin ilk taşlarından biri oldu.

ABD’nin 2 milyar dolarlık uçağına ilham mı verdi?

ABD’nin son operasyonlarda radarları alt eden B-2 Spirit bombardıman uçağı, “hayalet teknoloji”siyle düşman radarlarına görünmeden stratejik saldırılar yapabiliyor. 11 bin kilometrelik menzili ve nükleer başlık taşıma kapasitesiyle küresel caydırıcılığın simgesi haline geldi.

B-21 Raider ise B-2’nin mirasını devralan ve daha da geliştirilen yeni nesil bombardıman uçağı. Radar görünmezliği, esnek yazılım güncellemeleri ve hem insanlı hem insansız operasyon kabiliyetiyle geleceğin hava savaşlarında çarpıcı bir rol üstleniyor. ABD’nin görünmezlik teknolojisiyle donatılmış B-2 Spirit’i, her biri 2 milyar doları bulan üretim maliyetiyle dünya havacılığının zirvesi olarak kabul ediliyor. Ancak dikkat çekici bir detay var; THK-13’ün uçan kanat tasarımı, B-2’nin temel formuyla büyük benzerlik taşıyor. Arada onlarca yıl, milyarlarca dolar fark olsa da vizyon aynı: Radardan kaçan, sınır tanımayan bir uçan hayalet.

Yarım kalan rüya: THK-13

THK-13 projesi belki tamamlanamadı, ama Türkiye'nin mühendislik cesareti, tasarım kabiliyeti ve gelecek vizyonu bu proje sayesinde tarihe yazıldı. Bugün gökyüzünde süzülen yerli ANKA-3 gibi uçaklara giden yolun taşlarını, 1940’lardaki bu uçuşlar döşedi.

Bu deneysel “uçan kanat” tasarımı, Türkiye’nin kendi milli hava araçları geliştirme yolundaki öncü vizyonunun ilk somut adımı oldu. Günümüzde Türk savunma sanayii, Bayraktar TB2, AKSUNGUR, Bayraktar AKINCI TİHA, Bayraktar KIZILELMA, HÜRJET, Bayraktar TB3, ANKA III ve KAAN gibi birçok yerli ve milli hava platformunu gururla üretildi. Bu modern ve yüksek teknolojili insansız hava araçları ile savaş jetleri, aslında THK-13 gibi yenilikçi projelerin açtığı yolda gelişti. THK-13’ün mirası, Türkiye’nin havacılıkta özgün tasarım ve teknoloji üretme hedefinin temel taşı oldu. Bu proje, milli mühendislik kapasitemizin güçlenmesine, savunma sanayimizin bağımsızlığına giden yolu döşedi ve bugün geldiğimiz noktada milli gururumuz olan uçaklarımızın temel ilham kaynaklarından biri oldu.

B-2 Spirit bugün Amerika’nın küresel güç simgesi olabilir, ama Türkiye de geçmişte havacılıkta benzer bir hayali kurmuştu. THK-13, yalnızca teknik bir girişim değil; aynı zamanda Türk milletinin havacılık alanındaki potansiyelinin, vizyonunun ve yaratıcı gücünün bir simgesi olarak tarihteki yerini koruyor.

Kaynak: TMMOB Makina Mühendisleri Odası- THK Etimesgut Uçak Fabrikası 1939-1950, kokpit.areo, Hürriyet