Türk edebiyatının unutulmaz ismi Nazım Hikmet Ran, ardında derin izler bırakarak bu dünyadan ayrıldı. Şiirleriyle milyonların kalbine dokunan, mücadele dolu yaşamıyla sadece Türkiye'de değil dünyada da adından söz ettiren Nazım Hikmet, ölümünün üzerinden yıllar geçmesine rağmen hâlâ anılıyor. Peki, Nazım Hikmet kimdir, nerede doğdu, neden sürgün yaşadı ve 3 Haziran’da ne oldu? İşte yaşamı, eserleri ve geride bıraktığı ölümsüz sözleriyle Nazım Hikmet'in hayat hikâyesi...
Nazım Hikmet kimdir?
Nazım Hikmet Ran, 15 Ocak 1902 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı Selanik şehrinde dünyaya geldi. Asıl doğum tarihi 20 Kasım 1901 olarak kaydedilse de, ailesi eğitim hayatında sorun yaşamaması adına 1902 olarak resmileştirdi. Babası Matbuat Umum Müdürlüğü ve Hamburg Şehbenderliği yapmış Hikmet Bey, annesi ise ressam Ayşe Celile Hanım’dı.
Şiire olan ilgisi, dedesi Nazım Paşa sayesinde henüz çocuk yaşlarda başladı. İlk şiiri “Feryad-ı Vatan”ı 11 yaşındayken, 3 Temmuz 1913’te yazdı. Eğitim hayatı Göztepe Taş Mektebi ile başladı, ardından Galatasaray Lisesi ve Nişantaşı Sultanisi’nde devam etti. 1915 yılında Bahriye Mektebi’ne girdi ve 1918’de mezun olduktan sonra Hamidiye kruvazöründe stajyer subay olarak görev aldı. Ancak sağlık sorunları nedeniyle 1921 yılında ordudan ayrıldı.
1920 yılında arkadaşı Vâlâ Nureddin ile birlikte Anadolu’ya geçerek Milli Mücadele’ye katılan Nazım Hikmet, Bolu’da öğretmenlik yaptı. Ardından 1921 yılında Moskova’ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’nde siyasal bilimler ve iktisat eğitimi aldı. Bu dönemde komünizmle tanıştı ve Sovyetler Birliği'ndeki devrimi yakından gözlemleme fırsatı buldu.
1924’te Türkiye’ye döndükten sonra Aydınlık dergisinde yazılar kaleme aldı. Ancak bu yazılar nedeniyle hakkında 15 yıl hapis cezası talep edilince yeniden Sovyetler Birliği’ne gitti. 1928 yılında çıkan af kanunu sayesinde Türkiye’ye döndü ve Resimli Ay dergisinde çalıştı. 1938 yılında “orduyu ve donanmayı isyana teşvik” suçlamasıyla 28 yıl hapis cezası aldı ve 12 yıl cezaevinde kaldı.
Sürgün yılları ve vatandaşlıktan çıkarılışı
1950 yılında cezaevinden çıkan Nazım Hikmet, askerlik nedeniyle öldürülme korkusuyla 1951 yılında yeniden Sovyetler Birliği’ne kaçtı. Aynı yıl Türk vatandaşlığından çıkarıldı ve büyük dedesi Mustafa Celaleddin Paşa’nın memleketi olan Polonya vatandaşlığına geçerek “Borzecki” soyadını aldı. Hayatının geri kalanını Moskova’da eşi Vera Tulyakova ile birlikte geçirdi.
3 Haziran 1963’te ne oldu?
Nazım Hikmet, 3 Haziran 1963 sabahı saat 06.30 sıralarında Moskova’daki evinden gazetelerini almak üzere yürürken apartman kapısında kalp krizi geçirdi. 61 yaşında hayata veda eden şairin ölümü edebiyat dünyasında büyük yankı uyandırdı. Sovyet Yazarlar Birliği’nde düzenlenen törene yüzlerce yerli ve yabancı sanatçı katıldı. Tören, dönemin şartlarına uygun olarak siyah beyaz kayda alındı.
Nazım Hikmet, Moskova’daki Novodeviçi Mezarlığı’na defnedildi. Mezar taşında, “Rüzgâra Karşı Yürüyen Adam” figürü yer aldı. Ölümünden 46 yıl sonra, 5 Ocak 2009’da Bakanlar Kurulu kararıyla Türk vatandaşlığı iade edildi.
Nazım Hikmet’in eserleri neler?
Nazım Hikmet, hem şiir hem de tiyatro ve roman türlerinde önemli eserlere imza attı. İşte bazıları:
Şiir kitapları:
“835 Satır” (1929), “Jokond ile Si-Ya-U” (1929), “Varan 3” (1930), “Sesini Kaybeden Şehir” (1931), “Benerci Kendini Niçin Öldürdü?” (1932), “Taranta Babu’ya Mektuplar” (1935), “Kuvayi Milliye” (1965), “Memleketimden İnsan Manzaraları” (1966-67)
Tiyatro oyunları:
“Kafatası”, “Bir Ölü Evi”, “Unutulan Adam”, “Ferhat ile Şirin”
Roman ve diğer eserleri:
“Yeşil Elmalar”, “Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim”, “Nazım ile Piraye”, “Piraye’ye Mektuplar”
Nazım Hikmet’ten unutulmaz sözler
“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine, bu hasret bizim.”
“Sen yanmasan, ben yanmasam, biz yanmasak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa.”
“Cebimde yoktu, yüreğimden verdim.”
“Yürekli bir kadının başı, yüreksiz bir erkeğin omzuna ağır gelir!”
“Ve bir gün ekler Nazım Hikmet mektubunun sonuna; herkese selam sana ‘HASRET’.”