DAMLA EROĞLU - ÖZEL HABER
Çanakkale'nin Hamidiye Mahallesi'nde 30 Ekim 2024 tarihinde gece saat 02.30 sıralarında meydana gelen olayda, Aziz Nesin Caddesi üzerindeki bir apartmanın beşinci katında yaşayan restoratör Tuğba Yavaş, evinin balkonundan park halinde duran motosikletin üzerine düştü. Ağır yaralı şekilde hastaneye kaldırılan Yavaş, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti. Olayın ardından soruşturma başlatan polis ekipleri, Yavaş’ın eşi Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Alptekin Yavaş’ın ifadesini aldı. Çelişkili ifadelerini nedeniyle gözaltına alınan Alptekin Yavaş, çıkarıldığı mahkeme tarafında tutuklandı.
TUĞBA YAVAŞ DAVASINDA İDDİANAME KRİZİ
12 Aralık 2024 tarihinde ‘Kasten öldürme’ suçuyla hazırlanan iddianame, bir gün sonra yani 13 Aralık tarihinde silindi ve yerine başka bir iddianame koyuldu. Bu iddianame ise ''İntihara yönlendirme'' suçlamasıyla hazırlandı. İddianamedeki suç niteliğinin değişmesine neden olan herhangi bir delil dosyada girmedi. Bu durumun usule uygun olmadığını söyleyen Yavaş’ın abisi Muhsin Babayiğit, ''İlk iddianamemiz yayımlandıktan bir gün sonra değiştirildi. Söz konusu ilk iddianamede, sanığın ‘Kasten öldürme’ suçuyla yargılanması gerektiği belirtilmiş ve davanın ağır ceza mahkemesinde görülmesi öngörülmüştü. Bu belgeyi biz de sistemden indirerek kayıt altına aldık hatta o sırada avukatlarımız da yanımızdaydı. Ancak ertesi gün, sisteme baktığımızda bu iddianamenin silindiğini ve yerine farklı bir metnin yüklendiğini gördük. Yeni iddianamede, suçlamanın ‘İntihara yönlendirme’ olarak değiştirildiği ve yargılamanın asliye ceza mahkemesinde yapılması gerektiği yazıyordu. Eğer ilk metni kaydetmemiş olsaydık, bu değişikliği ispatlamamız mümkün olmayacaktı'' dedi.

YAVAŞ'IN AİLESİ, YARGI SÜRECİNE TEPKİLİ
Alptekin Yavaş'ın mahkeme tarafından korunduğunu söyleyen Babayiğit, ‘’24 saat içinde ne yeni bir delil ortaya çıktı ne de herhangi bir tanık ifadesi eklendi. Herhangi bir bilgi ya da belge sunulmadan iddianame değiştirildi. Mahkemede bu değişikliğin nedenini defalarca sormamıza rağmen herhangi bir yanıt alamadık. Avukatlarımız, her iki iddianameyi de duruşmada mahkemeye sundu. Buna karşın savcı, yapılan değişikliğin usule uygun olduğunu savundu. Ancak bizim avukatlarımız, bu uygulamanın hukuki dayanağının bulunmadığını ve Türk Ceza Kanunu'na aykırı olduğunu ifade etti. Yaşanan bu süreçte dosyaya sürekli müdahale edildiğini ve sanığın yargıdan korunmak istendiğini düşünüyoruz’’ açıklamasında bulundu.
Tuğba Yavaş’ın şüpheli ölüm davasının asliye ceza mahkemesinde görülmemesi gerektiğini vurgulayan Babayiğit, ''Geçtiğimiz ay davanın ikinci duruşması görüldü. Bu duruşmada da dosyanın ağır ceza mahkemesinde yürütülmesi gerektiğini bir kez daha dile getirdik. Ancak mahkeme heyeti yalnızca sanığın ifadesini aldı. Taleplerimize rağmen tanıklar dinlenmedi, olay yerinde kapsamlı bir inceleme yapılmadı. Duruşmada, bu davadaki hukuksuzlukların giderilmesini ve yargı sürecinin daha sağlıklı, eksiksiz şekilde yürütülmesini talep ettik. Ancak dava, sadece sanığın beyanlarına dayanarak ilerliyor. Bu da yargılama sürecinin sadece sanığın ifadeleri göre yapıldığını gösteriyor. Dosyanın yeniden ele alınmasını ve eksiklerin giderilmesini istiyoruz. Örneğin, adli tıp raporu yalnızca bir sayfadan ibaretti ve oldukça yüzeysel hazırlanmıştı. Bu raporun detaylandırılması ve olayın tüm yönleriyle aydınlatılması gerektiğini düşünüyoruz’’ ifadelerini kullandı.

ADLİ TIP RAPORU SADACE 1 SAYFA OLARAK HAZIRLANDI
16 Nisan tarihinde ise Tuğba Yavaş’ın şüpheli ölümüyle ilgili yürütülen davanın 2’nci duruşması, Çanakkale 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Davanın gidişatında eksikliklerin olduğunu ve tek taraflı bir yargılamanın yapıldığını söyleyen Babayiğit, ''Bu duruşmada bir kez daha dosyanın ağır ceza mahkemesinde görülmesi gerektiğini talep ettik. Ancak mahkeme heyeti, yalnızca sanığın ifadesini aldı. Ne tanıklar dinlendi ne de olay yerinde kapsamlı bir inceleme yapıldı. Biz, bu davadaki hukuksuzlukların giderilmesini ve sürecin daha adil, eksiksiz bir şekilde yürütülmesini talep ettik. Ne yazık ki yargılama, yalnızca sanığın beyanlarına dayanarak ilerliyor. Bu durum, gerçeklerin ortaya çıkmasını engelliyor. Ayrıca dosyada ciddi eksikler bulunuyor. Örneğin, adli tıp raporu sadece bir sayfa olarak geldi ve üstün körü hazırlanmış bir belgeydi'' ifadelerini kullandı.

BABAYİĞİT: ABLAMIN İNTİHAR ETMESİ FİZİKSEL OLARAK İMKANSIZ
Tuğba Yavaş'ın ailesi kızlarının intihar etmediğini vurguluyor. Babayiğit, ‘’Biz, bu olayın intihar değil, cinayet olduğunu düşünüyoruz. Zaten ablamın fiziksel yapısı ve olayın gerçekleştiği yer göz önüne alındığında, sanığın anlattığı şekilde kendi iradesiyle atlaması mümkün değil. Ablam 1.50 boylarında ve kilolu biriydi. Sanığın ifadesine göre 1 metre yüksekliğindeki duvarı ve üzerine eklenmiş 20 santimetrelik korkuluğu tek hamlede aşarak atlamış olması fiziksel olarak imkânsız. Ayrıca bu olaydan önce ablam ile eşi arasında ciddi sorunlar yaşandığını biliyoruz. Bu sorunların temelinde, sanığın asistanıyla olan yakın görüşmelerinin etkili olduğunu da öğrendik. Olaydan sonra da sanık bizimle hiçbir şekilde iletişime geçmedi. O, bizim 17 yıllık damadımızdı. Eğer bu olayın bir kaza ya da intihar olduğunu düşünseydi, en azından bir kez bizimle konuşmak, durumu açıklamak isterdi. Ama bugüne kadar tek bir görüşme talebinde bile bulunmadı'' dedi.

BABAYİĞİT: OLAY GÜNÜ EVDE KANLI PEÇETE VE HAVLU VARDI
Dava süreci doğru bir şekilde yürütülürse gerçeklerin ortaya çıkacağına inandıklarını belirten Babayiğit, ''Olayın gerçekleştiği gün olay yerine gittiğimde, evin içinde kanlı peçeteler ve havlular buldum. Bu durum bile başlı başına araştırılması gereken bir şüphe oluşturuyor. Biz, bu delillerin incelenmesini ve tanıkların dinlenmesini talep ediyoruz. Olay günü polis bana ‘Bu bir intihar olabilir mi?’ diye sorduğunda, ‘Hayır’ dedim. Ancak sanığın ablamı baskı altına alarak intihara sürüklemiş olabileceğini ifade ettim. Ailecek, ablamın intihar etmediğinden eminiz. Çünkü olayın intihar olmadığını gösteren deliller var. Dava doğru ve eksiksiz bir şekilde yürütülürse zaten gerçek er ya da geç ortaya çıkacak'' dedi.
TUĞBA YAVAŞ DAVASINDA 3. DURUŞMA 30 HAZİRAN'DA GÖRÜLECEK
Bir sonraki duruşma ise 30 Haziran 2025 tarihinde yapılacak. Davanın tek taraflı bir şekilde yürütüldüğünü ve bu duruşmada da bir karar çıkmayacağını tahmin ettiklerini belirten Babayiğit, ''Biz artık mahkememizin istinaf aşamasına gitmesini bekleyeceğiz. Çünkü davadan doğru kararlar çıkmadığını zaten 2’nci duruşmada gördük. Üçüncü duruşmada, eğer mahkeme tanık ifadelerinde bir çelişki ya da şüphe görürse, yerinde keşif yapılmasına karar verebilir. Biz de tam olarak bunu talep ediyoruz. Eğer yerinde keşif kararı alınır ve bu inceleme usulüne uygun, tarafsız bir şekilde gerçekleştirilirse, bu bile gerçeklerin ortaya çıkması açısından önemli bir adım olacaktır'' açıklamasında bulundu.