Hizmet tespiti davası, iş veya hizmet akdine tabi olarak çalışan kişilerin SGK’ya bildirilmesi gereken uzun vadeli sigortalılıkların -çalışma sürelerinin- işverence kuruma bildirilmemesi veya eksik bildirilmesi sonucu eksik çıkan gün ve priminin mahkemece tespit edilerek çalışanların emeklilik haklarını etkileyen ve bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespit edilerek bu sürelerin de sigortalı olarak geçirilmiş sayılmasına imkan sağlayan bir davadır.

 Hizmet tespit davası açan tarafça, öncelikle hizmet bildiriminde bulunulmayan dönemlerde çalıştığını gösterir yazılı deliller aranmaktadır. Fakat çalışma bir maddi fiil olduğundan her türlü delille ispatlanabilir. Belirtmek gerekir ki işe giriş bildirgesi sigortalılığın başladığına işaret ettiğinden mutlak olarak çalışma olgusunu ispat etmez. Bu nedenle çalışma olgusunun ispatı başka delillere de ihtiyaç duyar. Örneğin, işveren adına işlem yapıldığını gösterir makbuzlar, sevk irsaliyeleri, faturalar, işveren adına yapılan yazışmalar, trafik ceza tutanakları, bankaya yapılan ücret ödemeleri ve benzeri yazılı deliller hizmet süresi tespiti için elverişli delillerdir. Tanık beyanlarından hizmet süresi tespiti yapılabilir ise de, soyut, görgüye dayalı olmayan tanık beyanları hizmet süresi tespiti için esas alınmamaktadır. Yargıtay kararlarında, aynı veya komşu işyerinde çalışan “bordro tanıklarının” beyanlarının arandığı görülmektedir.

     Hizmet tespiti davaları işçinin hizmetin/işin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıllık hak düşürücü süreye tabidir. Hizmet tespiti davasının hukuki dayanağı, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 86. Maddesi’ nin 9. Fıkrası’ na göre:

“Aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilâm ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır.”        Doktrin, yıllar öncesine ilişkin delillerin toplanmasında, davanın ispatında zorluklar yaşanacağından bu keyfiliğin önlenmesi açısından makul bir hak düşürücü sürenin olması gerektiğini düşünmektedir.

     Bilindiği üzere hak düşürücü süreler, zamanaşımı definden farklı olarak hakim tarafından resen dikkate alınır ve yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir. Hak düşürücü sürenin de bazı istisnaları bulunmaktadır:

1)İşe giriş bildirgesi kuruma süresinde verilmiş; fakat bordrosu ve primi kuruma intikal ettirilmemişse,(Somut olayda davacı vekilinin dava dilekçesini şekillendirdiği istisna bu maddeye ilişkindir.)

2)İşveren imzalı ücret tediye bordrosunda sigortalıdan sigorta primi kestiğini açıkça gösterdiği halde sigorta primini kuruma yatırmamışsa,

3)Asgari işçilik incelemesi neticesinde işverenden, sigortalının primleri kurumca icra yoluyla tahsil edilmişse,

4)İşçilik alacaklarına ilişkin aynı döneme ait kesin hüküm niteliğini taşıyan yargı kararları varsa,

5)Sigortalı durumunda iken memurluğa geçiş olursa,

6)Müfettiş durum tespit tutanağı ya da tahkikat raporlarıyla çalışma tespit edilmişse.

     Hizmet tespiti için, taraflar arasında hizmet akdinin bulunması yeterli olmayıp fiili çalışmanın varlığı gereklidir. Uygulamada özellikle bordro tanıklarının beyanları önem arz etmektedir fakat hizmetin tespiti için yetersizdir.

“Dava konusu dönemde; davalı işyerinde kahya (kontrolör) olarak geçtiği iddia edilen hizmetlere ilişkin olarak; davacı adına verilmiş işe giriş bildirgesi ve yapılmış herhangi bir bildirimin bulunmadığı, mahkemece kooperatife bağlı çalışan şoförler ile komşu işyeri tanıklarının beyanları doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme karar vermek için yetersizdir. (T.C YARGITAY 10. Hukuk Dairesi Esas: 2020 / 792 Karar: 2021 / 5138 Karar Tarihi: 13.04.2021)

“Eldeki dosya kapsamında, Davalı ... Kulübü Derneğine ait 20415.35 sicil sayılı işyerinden adına verilmiş işe giriş bildirgesine rastlanılmaması, hizmet döküm cetvelinde davacı ... için davalı işyerinden 15.08.1991 tarihi itibariyle sigorta bildiriminin yapılmış olması karşısında hizmet tespiti yönünden hak düşürücü sürenin kesilmesi 15.08.1991 öncesi için değil, sonrasındaki (bu tarih dahil) çalışma dönemi için söz konusu olduğu belirgindir. Yukarıda açılanan maddi ve hukuki bilgiler ışığında mahkemece dava konusu dönem olan 08.07.1991-15.08.1991 tarihleri arası dönem açısından hak düşürücü sürenin değerlendirilmesi bakımından, davalı işveren tarafından davacı için 15.08.1991 tarihinden önce kuruma işe giriş bildirgesinin verilip verilmediği veya bildirimin yapılıp yapılmadığı yahut buna ilişkin kurum tarafından bir tespitin yapılıp yapılmadığı araştırılmalı ve çalışma olgusuna dair karar verilmeli, hak düşürücü süreyi kesecek bir durumun olmadığı sonucuna varıldığı takdirde ise işbu davanın, hizmetin sona erdiği 31.05.1993 tarihini izleyen yılın sonundan başlayan hak düşürücü sürenin fazlasıyla geçmesinden sonra yani 02.01.2015 tarihinde açıldığı gözetilerek; 08.07.1991-15.08.1991 arası döneme ilişkin istemi hak düşürücü süre nedeniyle reddedilmelidir.” (T.C YARGITAY 10. Hukuk Dairesi Esas: 2019 / 6868 Karar: 2020 / 5632 Karar Tarihi: 07.10.2020)