İş kazalarından işverenin hukuki sorumluluğu yanında cezai sorumluluğu da doğabilmektedir. Uzlaştırma da, Ceza Muhakemesi Kanunu’ nda düzenlenen alternatif bir çözüm yoludur.

Tüm suçlar uzlaştırma kapsamında değildir ancak, yaralanmalı iş kazalarından kaynaklanan suçlar uzlaştırma kapsamındadır. Uzlaştırma ceza hukukuna ilişkin uyuşmazlıkların adli makamların denetiminde, yargı dışı yollar ile çözümünü hedefleyen alternatif bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Uzlaştırma sonunda anlaşma sağlanır ise tazminat davası açılamamakta, açılmış bir dava varsa da bu davadan feragat edilmiş sayılmaktadır. Durumun farkında olan işverenler, hukuk davalarında ödeyecekleri tazminatın çok daha altındaki bedellerle uzlaştırmadan anlaşmayla çıkmakta, işçiler de mağdur olabilmektedir.

Uzlaştırma:  

Uzlaştırma, uzlaştırmacının (tarafsız bir kişinin) yardımıyla denetimli ve güvenli bir ortamda mağdur ve faile karşılıklı kabul edilebilir bir çözüm bulabilmeleri amacıyla bir araya gelme imkanını sunan araçlardan biridir. Uzlaştırma, cezalandırıcı ve ıslah edici adalet anlayışından farklı olarak, suçun meydana getirdiği zararı gidermeyi amaçlayan onarıcı adalet olarak pek çok hukuk sisteminde uygulanmaktadır.

Uzlaştırmada, taraflar şüpheli veya sanık ile mağdur yahut suçtan zarar gören gerçek ya da özel hukuk tüzel kişisidir. Suçtan zarar görenin kamu tüzel kişisi olması halinde suç konusu uzlaştırmaya tabi olsa dahi uzlaştırma hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.

Ölümle sonuçlanmayan pek çok iş kazası, taksirle yaralama suçu olarak karşımıza çıkmaktadır. Taksirle yaralama suçunun sikayete tabi olup olmadığına bakılmaksızın, uzlaştırma kapsamındadır. Uzlaştırmada varılan anlaşmanın uygulanabilmesi için, suçtan zarar görenin zararları ödenmiş olmalıdır. Örneğin uzlaştırma gerçekleştiği takdirde sanığın edimini defaten yerine getirmesi halinde davanın düşmesine karar verilir. Edimin yerine getirilmesinin ileri bir tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arz etmesi halinde ise, sanık hakkında CMK Madde 231’ deki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresi boyunca zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinin ardından, uzlaştırmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde mahkeme tarafından CMK Madde 231/11’ deki şartlar aranmaksızın hüküm açıklanır.

Ceza Muhakemesi Kanunu’ nun 253. Maddesi uyarınca, “Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır.” Uzlaştırmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılması mümkün değildir. (CMK Madde 253/19) Bu madde nedeniyle uzlaşma sağlanırsa, iş kazasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat davası açılamayacak, açılmış ise davadan feragat edilmiş sayılacaktır. Uzlaşılan edim, işveren tarafından yerine getirilmezse anlaşma bozulmaz, anlaşma belgesi ilam niteliğinde kabul edildiğinden icraya konabilir.

İş Kazası:

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’ nun 3. Maddesine göre, “İş kazası: İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hale getiren olayı ifade eder.” İşverenin böylesi bir iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat ödemesi normaldir. Olayın üstünden çok geçmeden savcılık aşamasına gelen olayla ilgili uzlaştırma görüşmeleri esnasında işçinin zarar miktarını tam olarak bilmesi veya tespit edebilmesi mümkün değildir. Maluliyet oranı, kusur oranı henüz belli değildir. Öte taraftan da uzlaşma aşamasında mağdur işçi maddi kaybının gerçekte ne kadar olduğunu bilebilecek durumda değildir.

Maddi Tazminat:

İş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin hiç veya yeterince alınmaması sebebiyle işverenin işçiyi gözetme borcuna aykırı davranışları sonucu işçide meydana gelen her türlü zarar, maddi zarardır. Maddi zararın tespit edilebilmesi birtakım unsurlara bağlıdır. Bu unsurlar, işçinin meslekte kazanma gücündeki azalmanın oranı, iş görebilme süresinin uzunluğu, yaşam süresi, iş kazasının gerçekleştiği tarihteki ücreti ile kazanın gerçekleşmesindeki kusurudur.

İş kazasından doğan maddi tazminat talepleri hakkında Türk Borçlar Kanunu’ nun 49. Maddesinde mevcut olan genel hükümler uygulanmaktadır.

“Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa dahi, ahlaka aykırı fiille başkasına kasten zarar veren de bu zararı gidermekle yükümlüdür.” Ayrıca 417. Maddedeki düzenlemeye göre, “…İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür. İşverenin yukarıdaki hükümler dahil, kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabidir.” Madde gereği, bedensel veya ruhsal bütünlüğü bozulan işçiye veya ölümü halinde işçinin destekten yoksun kalanlarına ortaya çıkan zararın karşılanması bakımından talep hakkı sağlamaktadır. Talep hakkının dayanağı ise Türk Borçlar Kanunu’ nun 53 ve 54. Maddeleridir. İlgili hükümler uyarınca bedensel zarar kapsamında tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ile ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zararlar yer almaktadır.

İş kazası sonrasında Sosyal Güvenlik Kurumu işçiye birtakım ödemeler yapmaktadır. İşçinin SGK tarafından karşılanmayan maddi ve manevi zararları işverenden talep etmesi mümkündür.

Manevi Tazminat:

Manevi kelimesi, “görülmeyen, duyularla sezilebilen, ruhani, tinsel, maddi karşıtı” anlamına, zarar kelimesi ise, “bir şeyin bir olayın yol açtığı çıkar kaybı veya olumsuz, kötü sonuç, dokunca ziyan, mazarrat anlamına gelmektedir. Tazminat zarar karşılığı ödenen para demektedir. Bu çerçevede manevi zarar tazminatı, iş kazasının işçide neden olduğu görülmeyen duyularla sezilebilen kötü sonuçlarını tazmin etmeye yaramaktadır.

Manevi tazminatın bölünemezliği ilkesi gereği, uzlaştırma tutanağında manevi tazminat geçiyorsa yeniden manevi tazminat isteminde bulunulması mümkün değildir. Uzlaştırma raporu nedeni ile tazminat davası açılamaması için, uzlaşma tutanağına belirli bir miktar para yazılmalı ve uzlaşma tutanağında açıkça tazminat talebinin bulunmadığı belirtilmelidir. Uzlaştırma raporunun içeriğinden sadece maddi tazminat konusunda uzlaştırma yapıldığı anlaşılıyor ise bu durumda manevi tazminat hakkından dolayı tazminat davası açılabileceğinin kabulü gerekir. Sadece manevi tazminat için bir uzlaşma söz konusu ise, bu kez mağdurun maddi tazminat davası açma hakkının olduğu kabul edilmelidir. Uzlaştırma raporunda zarar miktarı belirtilmekle beraber bu zararın maddi veya manevi zarar mı olduğundan söz edilmemiş ise uzmanlaşmanın hem maddi hem de manevi tazminatı kapsadığı kabul edilmelidir.

Gabin:

Bir sözleşmede tarafların karşılıklı edimleri arasında açık bir orantısızlık varsa buna gabin denilmektedir. Gabin, Türk Borçlar Kanunu Madde 28’ de düzenlenmiştir. Gabine uğrayan kişi sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmediği sürece sözleşmenin geçerliliği devam edecektir.

Yargıtay’ ın Yaklaşımı:

Yargıtay’ ın önüne gelen bir uyuşmazlıkta, iş kazası geçiren işçi, ceza soruşturması sırasında bir miktar maddi manevi tazminat bedeli karşılığında şüpheli ile uzlaşmıştır. Ne var ki, işçi, uzlaştırmanın yapıldığı tarihlerde, hakkının ne kadar olduğunu tam bilemediğini, olay tarihinden 2 ay sonra bu anlaşmanın yapıldığını, uzlaştırmanın geçerli olmadığını iddia ederek gabin yani “aşırı yararlanma” hukuksal nedenine dayanarak maddi ve manevi tazminat davası açmıştır. İlk derece mahkemesince CMK Madde 253/19 gereğince ceza kovuşturması sırasında uzlaştırma sağlandığından davanın reddine karar verilmiştir.  Yargıtay da verdiği kararında, ilk derece mahkemesinin kararını isabetli bularak onamıştır. Oysa aynı dairenin verdiği 01.12.2015 tarihli kararda uzlaşma tutanağı nedeniyle bir ödeme varsa ödemenin yapıldığı tarihteki veriler esas alınarak davacı sigortalının gerçek zararını saptamak, böylece tazmin edilecek miktar ile maddi tazminata karşılık ödenen miktar arasında açık oransızlığın bulunup bulunmadığını denetlemek, açık oransızlığın bulunması durumunda ödemeyi kısmi ifayı içeren makbuz niteliğinde kabul etmek ve yapılan ödemenin davacının ödeme tarihindeki gerçek zararını hangi oranda karşıladığını saptamak, son verilere göre hesaplanan tazminat miktarından, yasal indirimler yapılmak suretiyle belirlenecek gerçek zararlarsan uzlaşma ile ödeme yapılan tarihe göre zararı karşılandığı oranda indirim yapılarak kalan zarar miktarını hüküm altına almak, açık oransızlığın bulunmadığının tespiti halinde ise davacının maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği şeklinde hüküm kurmuştur.

Uzlaşma tutanağında hiçbir talebi olmaksızın uzlaştığını açıklayan ama sonradan maddi ve manevi tazminat davası açan işçi hakkında ise mağdur taraf maddi ve manevi tazmin borcunun miktarını belirlemiş ve şüpheli ya da sanık da bu miktara razı olarak belirlenen borcu ödemişse ifa nedeniyle borç sona erer. Kararları çerçevesinde Yargıtay, uzlaştırma tutanaklarında işçi ve işverenin maddi-manevi tazminata ilişkin bir ödemenin yapılmasını kararlaştırmış ve bu ödeme de yapılmışsa işçinin sonradan dava açarak maddi ve manevi tazminat isteyemeyeceğini kabul etmektedir.

İş kazalarında sadece ölüm halleri değil yaralanma durumlarında da bu suçun şikayete bağlı olup olmadığı önem taşımaksızın uzlaştırmaya başvurulabilir. Yaşanılan iş kazasının taksirle yaralama suçu kapsamına girmesi halinde uzlaştırma yapılabilmektedir. İşçinin geçirdiği iş kazası nedeniyle yürütülen uzlaştırma sürecinde işveren ile arasında uğradığı zarara kıyasla orantısız ve düşük bedelli edimler ile uzlaşmasına kimi zaman rastlanılmaktadır. İşçilerin düşük bedel ile uzlaşmayı kabul etmesinde bazı durumlar sebep olmaktadır. İş mahkemesinde görülen yargılamanın uzlaştırma sürecine kıyasla çok daha uzun sürecek olması ve itiraz/temyiz aşaması ile birlikte değerlendirildiğinde işçinin alacağını tahsil etmesinin oldukça uzun zaman alması ancak işçinin bu süreyi bekleyebilecek derecede maddi gücünün bulunmamasıdır. Bu sebeple, tazminat alacağını uzlaştırma süresi içinde yahut taahhüt edilen vade tarihi içinde, yargılama sürecine kıyasla çok daha hızlı bir şekilde tahsil etmek isteyen hak sahibi işçinin yasal hakkı uğradığı zarar ile orantılı bir tazminat bedeli elde etmek olduğu halde bu hakkından mahrum kalabilmekte ve edimler arasındaki orantısızlık nedeniyle mağduriyete uğrayabilmektedir. İşçilerin bilgisizliklerinden veya deneyimsizliklerinden işverenin yararlanması suretiyle bir başka deyişle gabine dayalı olarak işçilerin uğradıkları zarara karşılık gelmeyen düşük bedelli edime razı olmaları kamu vicdanını zedeler.  

Karayolları Trafik Kanunu kapsamına girmeyen ancak yine de işverenin sorumlu olduğu iş kazası sayılan hallerde ise durum değişmektedir. Yargıtay önüne gelen uyuşmazlıklarda uzlaştırmada aşırı yararlanma iddialarının dinlenmeyeceğine karar vermiştir. Ne var ki, kanaatimizce sözleşme özgürlüğünün sınırlandırılması olarak getirilen aşırı yararlanma kurumunun iş kazalarından doğan maddi tazminat davalarında uygulanmasının önünde bir engel yoktur. Aynı durum, iş kazalarından doğan manevi zarar tazmini için geçerli değildir. Zira, manevi tazminat talebinin bölünmezliği ilkesi gereğince, uzlaştırmada manevi zarar karşılanmış ise artık aşırı yararlanma iddiası nedeni ile tazminat davası açılarak manevi tazminat talep edilmesi mümkün değildir.

KAYNAKÇA:

Yargıtay 21. HD 01.12.2015 Tarih ve 2015/5616 E. 2015/21474 K.

Yargıtay 21. HD 11.02.2019 Tarih ve 2018/229 E. 2019/779 K.

Yargıtay 21. HD 19.04.2016 Tarih ve 2015/13528 E. 2016/6953 K.