Sırrı Süreyya Önder'in kızının paylaşımından okudum bu sözü. Söz babasına ait ama sözün işaret ettiği hakikat tüm insanlığa ait.

Zaten sözün kendisi değil işaret ettiği hakikattir ağır olan. Kimin söylediği değil neyi söylediğidir aslolan. Hakikatin izini sürmek için çizdiği yoldur değerli olan sözde.

İşte derin derin düşündüren bir sözdür bu. İnsanın neden yaşadığını tekrar tekrar sorgulatan bir söz. Sahi yaşamanın sonsuz anlamları veya bizim anlam olarak kabul ettiklerimiz ne kadar belirliyor bizi? Benliğimizi var eden fikirlerimiz ne kadar etkiliyor davranışlarımızı? 

Tek başına yaşamanın bencilliğini ne kadar taşıyoruz üzerimizde bir mücevher gibi? Tek kişilik yaşamanın haz dolu egosunu rozet gibi mağrur bir eda ile göstere göstere taşıdığımız bu adaletsiz dünyada bir başkasının var olduğunu hatırlatan sözlerimiz var mı?

Hatırlamalı dostum hatırlamalı; bir başkasının, bir başka hikaye yazdığını veya bir hikayede rol aldığını hatırlamalı. Gülmenin ince hazzını yaşadığımız anda dünyanın bir yerinde sevincinden ödünç aldığımız sürekli ağlayan başka insan kardeşlerimizin yaşamak denilen uçsuz hikayeyi yaşadıklarını. 

Mutluluk hikayemizin, mutsuzların tepesine çalınmış hikayelerinden ödünç alındığını bilmek yorar, omuzlarını düşürür insanın. 

Doyasıya yaşadığımız her sevincin, kazandığımız her başarının, sarhoşu olduğumuz her zaferin, bilmediğimiz bir yerlerde, bilemeyeceğimiz insan teklerinde bir anlama büründüğünü unutmadan yaşamanın ağırlığını hissedenlerdir yaşamın derinliğini özümseyenler.

Mesela hiçbir suçu olmadan, kendisine sorulmadan başlatılan bir savaşın ortasında kalan küçük çocukların mutsuzluğu hangimizin sırtında mutluluk yükü? Ya da yaşadığı topraklar kendisine bırakılmadığı için ortaya çıkan kıtlık ve açlık nedeniyle yaşama veda eden Afrika'daki insan kardeşlerimizinin ölümü hangimizin boynunda hayata dönüşüyor. 

Kimin esaretinin bedeli özgürlüğümüz? Doğu Türkistan'da esir kampında yaşamaya zorlananların mı? Ya da kendi topraklarında okyanus ötesinden gelen demokrasinin acısını yaşayanların mı? Kimin yerine oynuyoruz bu mutluluk oyununu...

Oysa biz mutlu olanlar veya mutluluk pozları ile yaşamaya devam edenler olarak, mutsuzlafa borcumuzu ödememiz gerekmiyor mu?

Paylaşarak, adaleti ayakta tutarak, kim için veya kimden olduğuna bakmadan haksızın karşısında haklının yanında durarak, esarete mahkum edilenlerin boynundaki esaret zincirlerini kırarak, dünyanın öte yanında yaşanan acıları hissederek mutsuzlara olan mutluluk borcumuzu ödemeli değil miyiz? 

Şimdi gülüp eğlenirken bir kere daha düşünün... Mutluların mutsuzlara borcunu...